TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 291
  • Yayın
    Sağlık çalışanlarının şiddete karşı güvenlik ve güven algılarının incelenmesi
    (2024-04-30) Yural, Burak; Acuner, Deniz; Çevik Akkuş, Güneş
    Amaç: Çalışma, sağlık çalışanlarının çalışma ortamında şiddetle karşılaşma sıklıkları ile şiddete karşı güvenlik ve güven algılarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Çalışma, tanımlayıcı, kesitsel ve ilişki arayıcı bir araştırmadır. Çalışmaya, Türkiye’deki hastanelerde ve aile hekimliği merkezlerinde çalışan toplam 507 sağlık çalışanı (doktor, hemşire, ebe ve sağlık yöneticileri) katılmıştır. Veriler, “Kişisel Bilgi Formu ve Sağlık Profesyonellerinin Şiddete Karşı Güvenlik ve Güven Ölçeği” ile toplanmıştır. Bulgular: Son beş yılda sağlık çalışanlarının %58,6’sının fiziksel şiddete, %88’inin psikolojik şiddete uğradığı belirtilmektedir. Katılımcıların ölçekten aldıkları güven alt boyutu puan ortalamaları 6,87 (SS=1,9) ve güvenlik alt boyut puan ortalamaları 4,56 (SS=2,04) bulunmuştur. Cinsiyet, yaş, eğitim durumu, çalışılan birim, çalışma deneyimi, şiddetle karşılaşma ve beyaz kod verme durumuna göre güvenlik ve güven algılarının istatistiki olarak farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Sonuç: Araştırma sonucunda, sağlık çalışanlarında psikolojik şiddetin daha sık görüldüğü, güvende hissetme algılarının düşük olduğu, şiddeti yönetme becerisine yönelik algılarının orta düzeyde olduğu saptanmıştır. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin yasal düzenlemelerin yapılması ve güvenlik sistemlerinin çalışanların iş ortamında kendilerini güvende hissetmelerini ve şiddetle baş edebilmelerini sağlayacak şekilde yapılandırılması önerilir.
  • Yayın
    Olmayan bir resmin kurulmayan müzeleri üstüne: Osmanlı-Cumhuriyet çizgisinde Türkiye’nin müze ve görsel bilinç kısıtlamaları hakkında bir yorum denemesi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2024-10-15) Kahraman, Hasan Bülent
    19. yüzyılla birlikte başlayan modernleşme, dönemin Osmanlı İmparatorluğu’nda görsel alanda da dönüşümlere yol açmıştır. Klasik görsel sanat üretiminin yerini perspektife ve figür resmine bıraktığı bir görsellik anlayışının gelişmesi hızlı ve kolay olmamıştır. Aksine, uzun ve karmaşık sorunlara yol açmıştır. Görsel sanatlar alanındaki değişim sadece bir tek alanla, resimle, sınırlı kalmamıştır. Yenilik ve değişimin yansımaları mimarlık alanında da gözlemlenmiştir. Buna bağlı olarak geç dönem Osmanlı modernleşmesi büyük ölçüde görsellik üstünden gelişmiştir. Aynı dönemde müzecilik alanında meydana gelen çalışmalar söz konusu zamanların içe dönük ve gizli Oryantalizm anlayışıyla bütünleşmiştir. Batı-dışı modernleşme süreçlerinin bir ön koşulu olarak ortaya çıkan ve geniş ölçüde Oryantalizme dayanan arkeolojik müze düşüncesi yerini uzun bir zaman sonra görsel sanatlara ait müzelere bırakmıştır. Bu miras yeni Cumhuriyet dönemi tarafından devralınmıştır. Batılı resim anlayışına bağlı olarak gelişen müzecilik anlayışı 1930’ların sonunda biçimlenmiştir. Nurullah Berk’in modernist bir tasnif anlayışıyla gerçekleştirdiği müze kurgusu daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Bugün yeni olduğu söylenen müzelerin önemli bir bölümünde de aynı anlayış sürdürülmekte, müze kurgularında herhangi bir değişiklik söz konusu olmamaktadır. Bu yazıda bir zihniyet sorunu olarak irdelenen söz konusu tarih mevcut görsellik anlayışının iç sorunlarıyla koşut bir şekilde ele alınmaktadır.
  • Yayın
    An Inverse recursive algorithm to retrieve the shape of the inaccessible dielectric objects
    (Ramazan YAMAN, 2024-10-16) Sefer, Ahmet
    A regularized electromagnetic iterative inverse algorithm is formulated and im-plemented to reconstruct the shape of 2D dielectric objects using the far-fieldpattern of the scattered field data. To achieve this, an integral operator thatmaps the unknown boundary of the object onto the far-field pattern of thescattered field is defined and solved for the unknown boundary. The addressedinverse problem has an ill-posed nature and inherits nonlinearity. To over-come these, the proposed solution is linearized via Newton and regularized byTikhonov in the sense of least squares. Besides, the dominance of the shadowregion in the inverse-imaging process is exceeded by considering the superpo-sition of multi-incoming plane waves, leading to less computational cost and avery fast inversion process. Comprehensive numerical analyses are carried outto ascertain the algorithm’s feasibility, revealing that it is very efficient andpromising.
  • Yayın
    Uzaktan nöropsikolojik değerlendirme: telenöropsikoloji
    (BAYT Yayıncılık, 2024-05-25) Yıldırım, Elif; Soncu Büyükişcan, Ezgi; Akça Kalem, Şükriye; Gürvit, İ. Hakan
    Amaç: Nöropsikolojik testlerin hastalara uzaktan, telefon ve videokonferans aracılığı ile yapılan uygulamalarını içeren telenöropsikoloji, uzakta yaşayan ya da hareket kısıtlılığı bulunan hastaların sağlık hizmetlerine ulaşım imkânını genişletebilmektedir. Covid-19 pandemisinin ortaya çıkması ile kognitif değerlendirmelerde telenöropsikoloji kullanımı önemli bir artış göstermiştir. Bu derlemede telenöropsikoloji ile ilgili yapılan çalışmaların sonuçlarının ve telenöropsikolojik değerlendirme ile ilgili temel esasların eleştirel bir şekilde gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Buna ek olarak, bu derlemede Türkiye uygulamaları için geliştirilmiş “ev temelli telenöropsikoloji uygulama rehberi” genel hatları ile paylaşılmıştır. Yöntem: Web of Science ve Pubmed veri tabanları kullanılarak konu ile ilgili erişilebilen tüm makale türlerini kapsayan bir şekilde literatür taraması yapılmıştır. Bulgular: Klinik temelli ve ev temelli telenöropsikolojik değerlendirme ile ilgili çalışmaların sonuçları dikkat, bellek, yürütücü işlevler ve dil gibi kognitif işlevleri değerlendiren ve özellikle sözel uygulamaya dayanan nöropsikolojik testlerin telenöropsikolojik değerlendirmede güvenilir bir şekilde uygulanabileceğini göstermektedir. Fakat telenöropsikolojik değerlendirmeye alınacak hastaların yönlendirilmesinde, değerlendirmede kullanılacak testlerin seçiminde ve etik konularda dikkat edilmesi gereken unsurlar bulunmaktadır. Buna ek olarak, telenöropsikolojik değerlendirmenin etkili bir şekilde yürütülmesi için görüşme öncesinde ve sırasında hem klinisyenin hem de hasta ve/veya hasta yakınının uygulanması önerilen adımların takip edilmesi önemlidir. Sonuç: Her ne kadar klinik nöropsikoloji pratiğinde hasta ile doğrudan temas kurmak önemli bir unsur olsa da gerekli durumlarda ve yetkin uzmanlar tarafından uygun uygulama prosedürleri takip edilerek yapılan telenöropsikolojik değerlendirmeler yüz yüze değerlendirmeler için iyi bir alternatif olabilir.
  • Yayın
    Psikolojik istismar ve sağlık davranışları arasında duygusal özerkliğin ve öz-şefkatin aracı rolü
    (Erciyes Üniversitesi, 2024-12-27) Canbaz, Cansu; Ünver, Buket
    Araştırmanın amacı ergenlerin ebeveynlerinden algıladıkları psikolojik istismar ve sağlıklı yaşam biçimi davranışları arasındaki ilişkide duygusal özerkliğin ve öz şefkatin aracı rolünü incelemektir. Çalışma kartopu ve uygun örnekleme yöntemleriyle 14-18 yaş aralığındaki 217 ergen ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın veri toplama araçları sırasıyla; araştırmacılar tarafından hazırlanan Sosyodemografik Bilgi Formu, Psikolojik İstismar Ölçeği, Adolesan Yaşam Biçimi Ölçeği, Duygusal Özerklik Ölçeği ve Öz Şefkat Ölçeği Kısa Formu şeklindedir. Yapılan Spearman korelasyon analizi sonuçlarına göre mevcut çalışmanın tüm değişkenleri arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Yapılan aracı değişken analiz sonucuna göre ise duygusal özerkliğin ve öz şefkatin algılanan psikolojik istismar ve sağlıklı yaşam biçimi davranışları arasındaki ilişkide tam aracı bir etkiye sahip olduğu saptanmıştır. Bu çalışma, psikolojik istismarın olumsuz etkileriyle mücadelede duygusal özerklik ve öz şefkatin koruyucu rollerini ortaya koyarak, bu özelliklerin ergenlerin olumlu sağlık davranışlarına yönelmelerine olanak tanıdığını vurgulamaktadır. Sonuç olarak, bu çalışma ergenlerde psikolojik istismarın bireyin sağlıklı gelişimine yönelik etkilerini anlamada katkı sağlamakta ve koruyucu, önleyici müdahale programları için önemli ipuçları sunmaktadır.
  • Yayın
    Türkçe için biçimbirim temelli bir bileşen grameri yaklaşımı
    (Beykoz Üniversitesi, 2024-12-26) Özenç, Berke; Solak, Ercan
    Dilin modellenmesi, dil çalışmalarında önemli bir temel olarak yer alır. Farklı modelleme yöntemleri, farklı diller için uyarlanabilir olsa da bu uyarlamalar, hedef dil için her zaman yeterli olmayabilir. Bu durumdan en çok biçimbirimsel açıdan zengin diller etkilenir. Böyle bir dil için hazırlanacak model kurgulanırken dilin evrensel olarak ortak olan özelliklerinin yanı sıra, dilin kendine özgü özelliklerine odaklanılmalıdır. Bu makalede, bağımlı biçimbirim bakımından zengin bir görünüm sunan Türkçe ele alınarak uyarlanan gramer sunulmuştur. Çalışmada açıklanan gramer temelleri geleneksel üretici gramer yönteminden uyarlanmıştır. Bununla birlikte, sunulan gramer, biçimbirimleri söz dizimi elemanı olarak geleneksel söz dizimi elemanlarıyla birlikte, söz dizimine olan etkilerini ele almasıyla ve kullanılan özel bileşen kümesiyle geleneksel üretici gramer yöntemden ayrılır. Geleneksel yöntemden farklı olarak önerilen gramerde, tümce çözümlemesine sözcüklerden değil, biçimbirim elemanları olan sözcük gövdeleri, ekler, biçimbirimler ve bu gibi elemanların oluşturduğu gruplardan başlanır. Buna ek olarak Türkçenin söz dizimsel ve birimbirimsel özelliklerine göre kurgulanan bir bileşen kümesi de sunulmuştur. Sunulan bileşen kümesi, tümce, ad öbeği, eylem öbeği, belirteç öbeği gibi geleneksel sözdizimsel bileşenleri, öbek gövdesi olarak adlandırılan ara bir yapıyı ve çoğul eki, durum eki, zaman çekimi eki gibi, biçimbirimleri veya biçimbirim gruplarını temsil eden bileşenleri içerir.
  • Yayın
    Unpacking the discursive construction of heirloom seeds: discourses, contests, connections
    (Bursa Uludağ University, 2024-08-31) Pandır, Müzeyyen; Erol, Maral
    The 2006 Turkish Seed Law prohibited the selling of uncertified heirloom seeds, triggering heated debates on and around seeds. This paper examines the construction of discourses on heirloom seeds in Türkiye, focusing on the arguments of the key social actors in the field with a view to understand how knowledge production is taking place on seed. Conducting interviews with key state and non-state actors and analyzing their published documents related to heirloom seed through discourse-historical approach, we examined the argumentative perspectives shaping the discourse on seed. The results revealed a discursive dichotomy constructed between "heirloom seed" and "certified hybrid seeds." In particular, built on commercial and food security concerns, the state discourse frames heirloom seeds as low-yield and unable to feed the nation in comparison to certified hybrid seeds, whereas non-state discourse using the perspectives of agrobiodiversity and farmers’ sovereignty construct heirloom seeds with superior features, qualifying them as compatible with biodiversity and the current global and regional economic, environmental and climate problems. The study concludes that different perspectives and interests produced contradictory knowledge about seed (hence food) and caused different realities to exist simultaneously within this knowledge.
  • Yayın
    Marx’ın kâr oranının düşme eğilimi yasasına yönelik eleştiriler üzerine bir değerlendirme
    (Birleşik Metal İş Sendikası, 2024-07-31) Güzelsoy, Halit; Çakmak Şahin, Senem
    Kâr Oranının Düşme Eğilimi Yasası (KODEY), Marksist iktisat literatüründe sıkça tartışılan konulardan biridir. KODEY, kâr oranının zamanın her anında düşmekte olduğunu belirtmemekte fakat uzun dönemde ortalama kâr oranının düşme eğiliminde olacağını ifade etmektedir. Yasa, Marx’ın Kapital’inin yayımlandığı tarihten günümüze kadar birçok tartışmaya neden olmuştur. Söz konusu tartışmalar konuya ilişkin zengin bir literatür oluşmasını sağlamıştır. Özellikle kriz dönemleri, ilgili tartışmaları yeniden canlandırmaktadır. Bu çalışmada Kâr Oranının Düşme Eğilimi Yasası’na ilişkin günümüze kadar gelen tartışmalar gözden geçirilmektedir. Yasaya ilişin tartışmalar iki temel izlek üzerinden takip edilmiştir. Bunlardan ilki (Okishio Teoremi) fiziksel çıktı miktarına odaklanmakta ve yasanın tutarsızlığını iddia etmektedir. İkincisi ise yasanın gerçekte işleyip işlemediğinin belirtilemeyecek kadar muğlak ve belirsiz olduğu iddiasına dayanmaktadır. Söz konusu tartışmalar yine aynı izlek korunarak yöntemsel olarak da ayırt edilebilmektedir. Yasaya getirilen eleştiriler ve bu eleştirilere verilen cevaplar gözden geçirildiğinde, yasanın Marksist iktisatçılar arasında kapitalist sistemin içsel çelişkilerini gösteren önemli ölçüde bütünlüklü bir kriz teorisi olarak kabul edildiği söylenebilmektedir.
  • Yayın
    Bir diyalog ortamı olarak üretken yapay zeka: tasarımda anlamsal arayış sürecinin temsili
    (Süleyman Demirel Üniversitesi, 2024-07-04) Ozar, Betül; Koca, Duygu
    Tasarım süreci, birbirine bağlı ve yinelemeli adımlar içeren döngüsel bir yapıya sahiptir. Üretken yapay zekâ, tasarlayan ile diyalog kurarak tasarım sürecine yeni bir ortam önerir. Bu ortam, süreçteki ilişkilerin keşfine izin verir ve döngüsel yaklaşımın deneyimlenmesine olanak sağlar. Çalışma bu doğrultuda, üretken yapay zekânın temsil üretebilme potansiyeli üzerine odaklanır ve “üretken yapay zekâ, kavramsal ve biçimsel ilişkilerin keşfedildiği anlamsal arayış sürecinde bir ortam olarak kullanılabilir mi?” sorusunu araştırır. Çalışmada ‘uygulama odaklı’ (practice-led) araştırma yöntemi benimsenmiştir. Bu kapsamda bir süreç deneyini içeren çalışma, üretileni temsil etmek yerine temsille üretmeye odaklanır. Metinden imgeye ve imgeden imgeye olmak üzere iki fazdan oluşan süreç, üretken yapay zekânın olanaklarını ve kısıtlarını görebilmek için bir araştırma ve keşif ortamı olarak kullanılmıştır. Sonuç olarak tasarlayan özne ve üretken yapay zekâ iş birliğinde tek tıklamayla donuk görseller oluşturmak yerine devingen temsillerin üretilebileceği anlaşılmıştır. Bu anlayış, yeni bir ortamın tanımını üretirken gelecekteki benzer deneyimlerin yorumlanabilmesine zemin hazırlar.
  • Yayın
    Effects of early psychological trauma on limbic system structure and function
    (Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2024-12-25) Kılıç, Bengü Sare Sevda Pelin; Saltoğlu, Seren; Erdoğdu, Emel
    This paper aims to review the subtypes of childhood trauma and its effects on brain structures and function, especially the hippocampus and amygdala within the limbic system, in the context of clinical psychology. For this purpose, original articles published between 1996 and 2024 were systematically searched in major databases such as PubMed, PsycArticles, Web of Science, and Google Scholar using keywords such as early childhood trauma, psychological trauma, limbic system, hippocampus, amygdala, and neuroimaging. The articles were initially screened based on their titles, and those meeting the search criteria, including study population, investigated brain regions, and types of traumas, were further assessed for relevance. Ultimately, 136 articles were selected and discussed in this review. Trauma experiences in early life can have a significantly negative influence on a person's psychological health by causing neurodevelopmental impairments, especially in the limbic system. While it is understood that trauma influences how individuals think, behave, and feel, the results of neuroimaging studies reveal variations in the amygdala and hippocampus based on different trauma subtypes. These changes merit deeper investigation in future research to fully understand the reasons behind the diverse findings in existing literature.
  • Yayın
    Covid-19 pandemisinde bir eğitim ve araştırma hastanesinin iş güvenliği uygulamaları düzeyinin incelenmesi
    (Gümüşhane Üniversitesi, 2024-06-29) Akbal, Songül; Acuner, Deniz
    Sağlıkla ilgili risklerin pandemi sürecinde artmış olması, hastanelerde iş güvenliği uygulamaları düzeyinin önemine bir kez daha dikkat çekmiştir. Çalışmanın amacı; Covid-19 pandemisi sürecinde bir eğitim araştırma hastanesinin iş güvenliği uygulamaları düzeyinin sağlık personelinin görüşlerine göre belirlenmesidir. Çalışma, karşılaştırmalı-tanımlayıcı tipte nicel tasarımı olan bir araştırmadır. Çalışmanın örneklem grubunu kamuya bağlı eğitim ve araştırma hastanesinde çalışan, Covid-19 tanılı hastalarla sıklıkla temas eden 60 doktor, 105 hemşire ve 70 teknisyen/ teknikeri oluşturmaktadır. Çalışma Eylül 2021-Temmuz 2022 tarihleri aralığında gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın verileri araştırmacı tarafından hazırlanan soru formu ve 45 soruluk Hastanede Çalışan Sağlık Personeli İçin İş Güvenliği Ölçeği ile toplanmıştır. Veriler, betimleyici (ortalama, standart sapma, frekans ve yüzde dağılımı) ve çıkarımsal analizler (ki-kare, tek yönlü varyans analizi) kullanılarak incelenmiştir. Ölçek toplam puan ortalamasının düşük düzeyde (3,09) olduğu, fiziksel ortam uygunluğu boyut puanının en yüksek ortalamaya sahip olduğu (4,01) ve en düşük puan ortalamasına sahip boyutun ise “meslek hastalıkları ve şikayetler” olduğu tespit edilmiştir. Ölçek puanları, bazı demografik özellikler ve meslek gruplarına göre istatistiki anlamlı farklılık göstermiştir. Özellikle kadın sağlık çalışanları ve hemşirelere yönelik iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
  • Yayın
    Yeşilçam sinemasında anlatısal yapının mekân kullanımına etkisi: Yüksek Yeşilçam dönemi (1960-1975)
    (Anadolu Üniversitesi, 2024-06-28) Özker, Serpil
    Sinemanın başlangıcından günümüze farklı disiplinleri etkilemesi, farklı disiplinlerden etkilenmesi ve bu disiplinler ile sürekli etkileşim halinde olması sinemayı farklı anlatımlara dönüştürmüştür. Bu dönüşüm, teori ve uygulamada farklı gibi görünen disiplinleri ayrıştırmak yerine farklı çözümlere evrilmiştir. Disiplinlerarası etkileşimin önemli örneklerinden olan mimarlık ve sinema, diğer disiplinlere oranla anlatısal, zamansal, mekânsal yapıyı bir arada kullanan görsel ve işitsel hafızayı önemli ölçüde kullanan disiplinlerdir. Türk sineması da dünden bugüne toplumsal olaylar çerçevesinde; toplum yaşamı ve sorunlarını anlatısal semboller haline dönüştürerek sinema perdesine aktarmıştır. Değişim ve dönüşüm süreçleri ile gelişen Türk sinemasında 1960-1975 dönemi, Türk sineması için bir değişim dönemi olarak tanımlanmış, bu süreçte Yeşilçam olarak adlandırılan film üretimi, halkın talebi ve yoğun ilgisi sayesinde ivme kazanmıştır. Bu doğrultuda çalışmada, Türk sinemasında Yüksek Yeşilçam olarak adlandırılan dönemin filmlerinde anlatısal yapının mekân kullanımına etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma, 1960-1975 dönemine önemli katkılar sunan altı yönetmenin renkli ve melodram ağırlıklı filmleri ile sınırlandırılmış olup toplamda yirmi dört film “anlatısal yapı, zamansal yapı, mekânsal yapı” gibi değişkenler açısından değerlendirilmiştir. Bu bağlamda elde edilen veriler sonucunda, Yeşilçam filmlerinin anlatı, zaman, mekân unsurları ile harmanlanarak farklı yönetmen, farklı hikâye ve oyunculara rağmen ortak ve benzer kaygılarla biçimlendiği tespit edilmiştir.
  • Yayın
    Kişilerarası duygu düzenlemenin ve algılanan romantik ilişki kalitesinin psikolojik sıkıntı üzerindeki etkisi
    (Manisa Celal Bayar Üniversitesi, 2025-03-26) Yılmaz, Simay; Yazıcı, Sena; Akçinar, Berna
    Mevcut çalışmanın amacı, kişilerarası duygu düzenleme stratejilerinden yatıştırılma alt boyutunun ve algılanan romantik ilişki kalitesinin psikolojik sıkıntı üzerindeki etkilerini incelemektir. Araştırmaya, uygun örnekleme yöntemiyle seçilen 18-65 yaş arası, romantik ilişki içinde olan 230 yetişkin katılmıştır. Araştırmada “Kişilerarası Duygu Düzenleme Ölçeği”, “Algılanan Romantik İlişki Kalitesi Ölçeği” ve “Depresyon, Anksiyete ve Stres Ölçeği” kullanılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre yatıştırılma stratejisinin kullanım düzeyi psikolojik sıkıntı düzeyini anlamlı ve pozitif yönde [F(1, 229) = 5.49, ß= .15, p<.05]; algılanan romantik ilişki kalitesi düzeyi psikolojik sıkıntı düzeyini anlamlı ve negatif yönde (F(1, 229) = 14.60, ß= -.25, p<.001) yordamaktadır; yatıştırılma düzeyi, algılanan romantik ilişki kalitesi düzeyini istatistiksel olarak anlamlı şekilde yordamamaktadır [F(1, 229) = 0.55, ß= .05, p = .461]. Aracılık analizi sonuçları, algılanan romantik ilişki kalitesinin yatıştırılma ile psikolojik sıkıntı arasındaki ilişkide anlamlı bir aracılık etkisi olmadığını göstermektedir (b= -.0124, SH=.0191, %95 GA[-.0536, .0228]). Çalışmanın bulgularının terapistlere bireylerin duygu düzenleme stratejilerini iyileştirme ve psikolojik sıkıntısını azaltma konusunda yol gösterebileceği düşünülmektedir.
  • Yayın
    Healthy lifestyle behaviors of university students: the role of sense of coherence and family health climate
    (Dokuz Eylul University, 2025-01-31) Cerrahoğlu, Ece; Ünver, Buket; Ülkümen, İpek
    Purpose: This study aims to examine the predictive role of individual sense of coherence, family sense of coherence and family health climate variables on university students' healthy lifestyle behaviors. Material and Methods: The sample of the study consisted of 371 university students aged 18-25. Sociodemographic Information Form, Healthy Lifestyle Behaviors Scale, Sense of Coherence Scale, Family Sense of Coherence Scale, Family Health Climate Scale were applied to the participants in order to collect the research data. Correlation analysis, independent two-sample t-test, one-way ANOVA test and multiple linear regression analysis were used to analyze the data. Results: According to the results of correlation analysis, a positive relationship was found between healthy lifestyle behaviors and individual sense of coherence, family sense of coherence and family health climate (p<.05). As a result of the multiple linear hierarchical regression analysis, after controlling for the sex variable, individual sense of coherence and family health climate variables significantly predicted healthy lifestyle behaviors (p<.05), while family sense of coherence had no significant predictive role on healthy lifestyle behaviors (p>.05). Conclusion: The findings show that individual sense of coherence, family sense of coherence and family health climate variables are essential on university students' healthy lifestyle behaviors. The sense of coherence provides significant protection in adopting health behaviors that will determine future health and well-being. Similarly, increasing healthy living practices within the family is of great importance for young people to adopt healthy lifestyle behaviors.
  • Yayın
    Earthquake resilience of densely populated settlements: a strategic approach to mitigate Istanbul’s earthquake risk
    (Mehmet Topçu, 2025-04-30) Koca, Gülru
    One of the most significant challenges confronted by earthquake-prone cities results from the urban planning strategies and interventions preferred during the construction and development efforts. The planning of infrastructure that will serve the increasing population is even more important, especially in cities that have historical importance and have evolved into large metropolises in a short time. Proper planning and renewal efforts that align with earthquake-resistant urban development strategies not only add value for all stakeholders but also help avoid significant material and moral losses caused by poorly planned urban development. Although earthquake-prone settlements have thousands of years of construction traditions, these traditions have often been replaced by modern construction techniques nowadays. In cities where the transformation from traditional to modern construction techniques is rapid and uncontrolled, a severe earthquake is more likely to cause a significant damage. Türkiye has a high earthquake risk due to its geographical location. The Main Marmara Fault is an active fault line that poses a serious threat to Istanbul. The devastating earthquake series along the East Anatolian Fault in February 2023 have once again highlighted the urgency of taking necessary precautions and preparations for the anticipated Marmara earthquake. Istanbul is one of the most historically significant metropolises in the world. Accordingly, the city has expanded by receiving immigration since the last major earthquake. Given its unique place in world history and its centuries-old role as the capital of great civilizations, it is crucial to ensure the seismic resilience in Istanbul to protect both the lives and property of its dense population and to safeguard its cultural heritage sites. The aims of this paper are to evaluate the current characteristics of Istanbul in the event of a possible earthquake, to identify potential challenges of the city and to put forward a strategic approach to improve seismic resistance of the city. The evaluation was carried out by conducting a SWOT analysis based on the physical, environmental, social and economic conditions of the city. For this purpose, firstly the previous and current urban design practices adopted in the city was evaluated. The key features effective in the construction of an earthquake resilient settlement was emphasized and taken into consideration. Besides, the crucial stakeholders and their potential contributions were also evaluated. In this context, the problems that needs to be improved are revealed and a conceptual framework of an urban planning strategy is presented to construct an earthquake resilient city that provides satisfaction to all its stakeholders.
  • Yayın
    Annelerin psikolojik dayanıklılığının ve duygu sosyalleştirme stratejilerinin çocukların duygu düzenleme becerileri üzerindeki rolü
    (Galenos Publishing House, 2024-03) Gürses, Dilara; Aktan, Zekeriya Deniz; Ülkümen, İpek
    Amaç: Bu araştırma, 48-72 aylık çocuklara sahip annelerin psikolojik dayanıklılık puanları ile duygu sosyalleştirme stratejileri puanlarının, bazı sosyodemografik değişkenler kontrol edikten sonra çocuklarının duygu düzenleme becerileri üzerindeki yordayıcı rolünü incelemeyi amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Kartopu ve kolayda örnekleme yöntemi ile ulaşılan, 48-72 aylık çocuğu olan 659 anne ile yapılan araştırmada veriler, Sosyodemografik Bilgi Formu, Duygu Düzenleme Ölçeği, Çocukların Olumsuz Duygularıyla Başa Çıkma Ölçeği ve Erişkin Yılmazlık Ölçeği aracılığıyla gönüllülük esasına göre çevrimiçi olarak toplanmıştır. Bu araştırma ilişkisel tarama modeline dayanan kesitsel bir çalışmadır. Bulgular: Analiz sonuçlarına göre, annelerin psikolojik dayanıklılık puanları çocukların duygu düzenleme becerilerini pozitif yönde anlamlı düzeyde (?=0,279; p<0,01); annelerin destekleyici duygu sosyalleştirme stratejileri puanları çocukların duygu düzenleme becerilerini pozitif yönde anlamlı düzeyde (?=0,220; p<0,01); annelerin destekleyici olmayan duygu sosyalleştirme stratejileri puanları çocukların duygu düzenleme becerilerini negatif yönde anlamlı düzeyde (?=-0,260; p<0,01) yordamaktadır. Çoklu doğrusal regresyon analizi sonuçlarında ise çocuk cinsiyeti ve ailedeki çocuk sayısı sosyodemografik değişkenleri kontrol edildikten sonra, annenin psikolojik dayanıklılığı, destekleyici ve destekleyici olmayan duygu sosyalleştirme stratejileri puanlarının, duygu düzenleme puanlarının anlamlı yordayıcıları olduğu bulunmuştur (p<0,01). Sonuç: Bu bulgular annenin psikolojik dayanıklılığının ve annelerin kullandıkları duygu sosyalleştirme stratejilerinin çocuğun duygusal gelişimi üzerindeki önemini göstermektedir. Dolayısıyla çocukların duygu düzenleme becerilerini geliştirmeye yönelik terapötik müdahale ve programlara annelerin de dahil edilmesinin terapi verimliliğini artırabileceği düşünülmektedir. Aynı zamanda araştırma bulgularının, ebeveynin psikolojik dayanıklılığı ve duygu sosyalleştirme stratejileri ile duygu düzenleme becerileri arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak literatüre ışık tutacağına inanılmaktadır.
  • Yayın
    Meslek yüksekokulunda görev yapan öğretim elemanlarının eğitim becerileri ve mesleki doyumu arasındaki ilişkinin incelenmesi: bir vakıf üniversitesi örneği
    (Erzurum Kültür Eğitim Vakfı, 2024-03-20) Ulupınar, Sevim; Çevik Akkuş, Güneş
    Çalışmanın amacı, öğretim elemanlarının eğitim becerileri ve mesleki doyumu arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Araştırma tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tiptedir, örneklemi meslek yüksekokulunda görevli 86 öğretim elemanı oluşturmuştur. Veriler, bilgi formu, Mesleki Doyum Ölçeği ve Eğitim Becerileri Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Veriler, aritmetik ortalama, t testi, ANOVA, korelasyon ve regresyon analizi kullanılarak değerlendirilmiştir. Öğretim elemanlarının %56,6’sı eğitim becerilerine yönelik eğitim almadığını, %92,8’i eğitim becerileri eğitiminin zorunlu olması gerektiğini, %51,8’i eğitim becerileri düzeyinin oldukça yeterli olduğunu ifade etmiştir. Katılımcıların eğitim becerileri ölçeği toplam puanının 155,90±16,81 (min:38-max:190), mesleki doyum ölçeği toplam puanının 80,29±9,62 (min:20-max:100) olduğu belirlenmiştir. Eğitim becerileri ölçeği ile cinsiyet, akademik unvan, eğitim becerisi algısı ve mesleki doyum algısı arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Mesleki doyum algısı yüksek olan ve işini sevenlerin mesleki doyum ölçeği puanı daha yüksektir. Eğitim becerileri ölçeği ve alt boyutları ile mesleki doyum ölçeği arasında, pozitif yönde orta düzeyde ilişki vardır. Öğretim elemanlarının eğitim becerileri ve mesleki doyum düzeyinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Araştırma sonucuna göre, mesleki doyum, eğitim becerilerinin %22,2’sini tek başına açıklamaktadır, mesleki doyumda gerçekleştirilecek bir birimlik iyileşme, eğitim becerileri üzerinde %82,3 oranında bir artışa neden olacaktır. Bu sonuçlar doğrultusunda mesleki doyum arttığında, eğitim becerilerinin artacağı, mesleki beceri geliştiğinde de mesleki doyumun artacağını söylemek mümkündür. Öğretim elemanlarının, mesleki doyumu ve eğitim becerilerini geliştirmeye yönelik eğitim ve çalışmalar yapılması önerilmektedir.
  • Yayın
    Earthquakes, sustainable settlements and traditional construction techniques
    (Mehmet Topçu, 2023-12-31) Koca, Gülru
    Urbanization is increasing all around the world due to population growth and big cities receive a high volume of migrants due to economic and social reasons. However, rapid population growth should be prevented in big cities in order to provide comfortable living conditions to the population. When urban planning practices do not catch the speed of urbanization; the tendency towards vertical architecture increases, the amount of green space decreases and problems related to unplanned urbanization come to the fore. These important problems, which have considerably increased recently in Türkiye, may lead greater problems in many respects. The parallel and self-sufficient development of urban and rural areas, which is defined as urban sustainability, is considered as the best-case scenario in urban planning practices. This aim is adopted nowadays by most of the countries in the world as it prevents rapid population growth in cities and depopulation in rural areas. Decisions which are taken to ensure urban sustainability are important for all countries. However, these decisions become even more important in regions with disaster risk. As the majority of Türkiye’s land area is under seismic risk, the problems which may arise due to rapid urbanization during an earthquake should be prevented. The damage and losses which could occur during an earthquake and the security, health, education problems which will arise after the earthquake can be solved by preventing dense housing and uncontrolled migration in urban areas. The connection between urban and rural areas should be strengthened. Besides, the social and economic sustainability of the rural area should be ensured. Settlements should be designed away from fault lines with a holistic approach as “living spaces” which consist components such as; transportation, infrastructure, green spaces and educational spaces. Additionally; the use of appropriate construction techniques and materials should be accepted as a priority. In this context, it can be mentioned that traditional building techniques, which have been developed over centuries and whose deficiencies have been improved during this period, should be preferred especially in rural areas. In this study, the criteria that gain importance in the construction of earthquake resistant and sustainable settlements are evaluated on Türkiye case. The precautions which should be taken to ensure rural sustainability and to prevent the depopulation of rural areas are emphasized. Within this scope, the importance of protecting the architectural texture and regenerating traditional building culture was discussed in constructing earthquake resistant settlements.
  • Yayın
    Doğallık ve yapaylık sınırında bio-konstrüktif sanat
    (Dokuz Eylül Üniversitesi, 2024-01-29) Balkan, Gökhan
    Bio-teknolojik yöntemler medeniyetin gelişiminde etken ve belirleyici olmuşlardır. Tohum ıslahı, mayalama, aşılama ve benzeri doğal tekniklerin yerini günümüzde laboratuvar ortamında geliştirilen ve canlı dokunun yetiştirildiği, yapılandırıldığı veya manipüle edildiği sentetik teknikler almaktadır. Bio-teknoloji ana başlığı altında yer alan moleküler biyoloji, nanoteknoloji, genetik mühendisliği ile transjenik ve benzeri çalışmalar tekil organizmanın yapısal düzenlenmesi veya yetiştirilmesinden başlayarak toplumsal sistemin tümel varlığının belirlenmesine açılan geniş bir spektrumda işlerler. Benzer şekilde ‘Bio-konstrüksiyon’ kavramının kapsamı da canlı dokunun işlenmesi veya yetiştirilmesinden başlayarak gezegenimize ait tüm canlılığın yapısal dönüşümüne kadar uzanır. Bu bağlamda Bio-konstrüktif sanat da yapısal manipülasyona tabi olan canlılığın ete kemiğe bürünen gerçekliği olarak makalede irdelenmekte ve anlamlandırılmaktadır. Bio-konstrüktif sanat bir medyum olarak bio-teknolojilerin kullanıldığı sembolik anlatılardan ziyade canlı dokunun gerçek anlamı ile yaratıldığı, işlendiği, genetik yapısı ile oynandığı uygulamalar ve performanslar olmaktadır. Hümanist, toplumsal yerleşik sistemlerin bio-teknolojik müdahaleler ile başkalaşması, diğer bir deyişle ‘bios’ ve ‘zoe’ ayrımının gün geçtikçe zorlaşması, insansonrası durumun gerçekliğini söz konusu eder. Makale seçili çalışmalar üzerinden bio-konstrüktif sanat edimini tanımlarken, insansonrası durumun niteliği ve bio-konstrüksiyon ile ilişkisi hakkında geliştirilen yaklaşımları da çözümler.