İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 41
  • Yayın
    Doğallık ve yapaylık sınırında bio-konstrüktif sanat
    (Dokuz Eylül Üniversitesi, 2024-01-29) Balkan, Gökhan
    Bio-teknolojik yöntemler medeniyetin gelişiminde etken ve belirleyici olmuşlardır. Tohum ıslahı, mayalama, aşılama ve benzeri doğal tekniklerin yerini günümüzde laboratuvar ortamında geliştirilen ve canlı dokunun yetiştirildiği, yapılandırıldığı veya manipüle edildiği sentetik teknikler almaktadır. Bio-teknoloji ana başlığı altında yer alan moleküler biyoloji, nanoteknoloji, genetik mühendisliği ile transjenik ve benzeri çalışmalar tekil organizmanın yapısal düzenlenmesi veya yetiştirilmesinden başlayarak toplumsal sistemin tümel varlığının belirlenmesine açılan geniş bir spektrumda işlerler. Benzer şekilde ‘Bio-konstrüksiyon’ kavramının kapsamı da canlı dokunun işlenmesi veya yetiştirilmesinden başlayarak gezegenimize ait tüm canlılığın yapısal dönüşümüne kadar uzanır. Bu bağlamda Bio-konstrüktif sanat da yapısal manipülasyona tabi olan canlılığın ete kemiğe bürünen gerçekliği olarak makalede irdelenmekte ve anlamlandırılmaktadır. Bio-konstrüktif sanat bir medyum olarak bio-teknolojilerin kullanıldığı sembolik anlatılardan ziyade canlı dokunun gerçek anlamı ile yaratıldığı, işlendiği, genetik yapısı ile oynandığı uygulamalar ve performanslar olmaktadır. Hümanist, toplumsal yerleşik sistemlerin bio-teknolojik müdahaleler ile başkalaşması, diğer bir deyişle ‘bios’ ve ‘zoe’ ayrımının gün geçtikçe zorlaşması, insansonrası durumun gerçekliğini söz konusu eder. Makale seçili çalışmalar üzerinden bio-konstrüktif sanat edimini tanımlarken, insansonrası durumun niteliği ve bio-konstrüksiyon ile ilişkisi hakkında geliştirilen yaklaşımları da çözümler.
  • Yayın
    Beyoğlu’n(d)a mekansal ve zamansal dönüşler: Bir Üretim Mekanı Olarak: Beyoğlu Düşerse
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2023-10-09) Bülay Doğan, Nazlı
    İstanbul’un kent kültürünü hem şekillendiren hem de yansıtan mekanlardan biri olmayı sürdüren Beyoğlu, Türkiye’deki kültür politikalarını anlamak için kritik önemdedir. Ebru Pelvanoğlu’nun 2022 yılında yayınladığı Bir Üretim Mekanı Olarak: Beyoğlu Düşerse kitabının, kültür politikası külliyatına katkısının ve bu amaçta ilerlerken eksik kaldığı yönlerin ele alındığı bu yazıya, tarih yazımının öznelliği ve nostalji üzerine bir tartışmayla başlanmıştır. Devamında, kitabın sosyopolitik bağlamla kurduğu ilişki gözden geçirilmiş ve “Beyoğlu Kültür Yolu” üzerine yapılan tartışmalarla beraber, Beyoğlu’ndaki kültür ve sanat dönüşümleri zamansal ve mekansal olarak değerlendirilmiştir. Beyoğlu üzerine kurulan nostalji biçimlerinde, farklı geçmiş zaman kesitlerinin türlü biçimlerde hatırlanmasına ve kültürün, farklı toplumsal grupları yüceltmek ya da karalamak amacıyla araçlaştırılmasına sıklıkla rastlanmaktadır. Buna bağlı olarak, nostaljik bakışın Beyoğlu’nda dönüştürmeyi önüne koyduğu meselelerin sosyopolitik bağlamı yeniden vurgulanmış ve “düşünsel nostalji” kurmak mümkün mü sorusu tartışılmıştır.
  • Yayın
    Anthropologies of men, masculinities, and reproduction
    (Wiley, 2023-09-21) Wentzell, Emily; Erol, Maral; Açıksöz, Salih Can
    In this chapter, the authors give an overview of key findings from the English language research on men, masculinities and reproduction in sociocultural anthropology and allied fields. This research spans the globe and the range of men's reproduction-related experience. Yet, it coheres around a set of three key theoretical approaches that are also fundamental to contemporary anthropological thinking more broadly. The authors review the ways that researchers have used these shared theoretical approaches to elucidate certain topics within the arena of men and reproduction: men's gendered experiences as fathers and parents (with a subsection that focuses on the burgeoning literature on gay and trans experiences); of infertility and artificial reproduction technologies (including intersections with the literature on disability); with birth control (specifically vasectomy, condoms, and abortion); and of male sexual/reproductive aging.
  • Yayın
    Placing STS in and through Turkey
    (Soc Social Studies Science, 2023-03-02) Alkan, Aybike; Kaşdoğan, Duygu; Maral, Erol
    Why and how does it matter to undertake an STS praxis in a country where the field lacks adequate institutional recognition and capacity? This article investigates this question by tracing multiple, fragmented and contingent stories of placing STS in and through Turkey. At first sight, discontinuous stories of STS programs established in universities and unrecognized nature of STS as a discipline by the Council of Higher Education draw attention to the "underdeveloped" nature of the field in this country. This article counters such a perspective by rendering visible the works that support STS ethos as well as loose institutions within which STS is expected to flourish. By following people and artifacts in institutional and more-than institutional places of STS, this article acknowledges the efforts both to translate STS into the particular places of Turkey and to use STS as an intellectual space through which technoscientific knowledge can be questioned and translated into the local contexts of the country. The analysis of these translation efforts reveals that STS can be thought of as a space that enables one to be attuned to the sensibilities and realities of the country and search for ways to democratize the processes of technoscientific knowledge production whether it be in the universities or in public spaces.
  • Yayın
    Güney Karadeniz gemilerinin teknolojik dönüşümü (1792-1829)
    (Işık Üniversitesi Yayınları, 2023-04-10) Mahmuzlu, Ekin
    Bu çalışmada, 1792-1829 yılları arasında Güney Karadeniz bölgesinde ticari gemiciliğin teknolojik dönüşümü incelenmiştir. Karadeniz’in uluslararası piyasalara entegre olmasıyla, 40 sene zarfında yelkenli gemilerde teknolojik atılım olmuş ve yeni gövde, yelken ve arma türleri, eskilerinin yerini almıştır. Bu makalenin temel argümanı, yeni piyasa koşullarının ve coğrafi faktörlerin teknolojik dönüşümü belirlediğidir. Her ne kadar yeni teknolojilerin yaygınlaşmasının asıl sebebi ticari dürtülerse de, Karadeniz’e gelen birçok alternatif teknoloji demetinden, hangi teknolojinin yerel gemilere uyarlandığı sorusunun cevabı coğrafi faktörler ve bu teknolojilerin birbirine uyumu sorunu belirlemiştir. Basitçe ifade edecek olursak, ticari gemilerin yol aldığı suyun özellikleri gövdesini, rüzgârının şiddeti armasını ve yelkenini belirlemiştir. Bu dönemde açık denizlerde yol alan gemilerde Atlantik ve Hint okyanusu kökenli yelken ve gövdeler, geleneksel gemi ve yelkenlilerin yerini alırken, kıyılarda yelken açan gemilerde bu değişim sınırlı kalmıştır.
  • Yayın
    AVM'li hatırlama ve unutma...
    (Hacettepe Üniversitesi, 2014-12-15) Tuğrul, Saime
    Hafızanın en temel iki ögesi hatırlamak ve unutmaktır. Bireysel ve kolektif hafıza, bu iki eylem arasında bir yerlerde olgunlaşır ve gelişir. Ancak, özellikle kolektif hafızanın oluşumunda siyasi iktidarlar devreye girerek, kolektif kimliğe anlamını verecek hatırlama ve unutma yollarını kontrol ederler. Bu manipülasyon yolları iki yönde gelişir; bir yandan, siyasi otorite, hatırlama yollarını kurarken ritüeller, anma törenleri, hafıza mekânları gibi pozitif yöntemler kullanır, öte yandan, resmî tarih oluşturarak, cezai düzeneklerle baskıcı bir politika uygular. Bu çarpıtılmış hatırlamanın yanı sıra, modernleşme sürecinin kolaylaştırdığı bir unutma yol haritası gerçekleştirilir; eski sosyal ve kültürel çevrenin sürekli yıkımı, kitle tüketim alışkanlıkları, modern hayatın değişkenliği ve hızı, kolektif unutmayı kolaylaştırır ve hızlandırır. Özellikle, kentlerin otoyollardan, uydu semtlerden, yüksek binalardan ve heybetli alışveriş merkezlerinden oluşan yeni kurgusu toplumsal hafızanın tümüyle yıkımını hazırlar.
  • Yayın
    Social exclusion of women refugees in public imagination: underrepresentation and depersonalisation
    (Kilis 7 Aralık Üniversitesi, 2022-12-31) Pandır, Müzeyyen
    This paper studies the news images of Syrian women refugees and the representational practices employed in them to question how these portraying practices position women refugees, and how they actually act as ways of socially excluding them in the host community. Analysed are the newspaper photographs of Syrian women refugees published in top-selling four Turkish newspapers in 2015. Using a content analysis fed by visual analysis, the ways of visually portraying women refugees is studied by investigating the representational elements and practices in the images, which are subject, theme, camera distance, camera angle and location. The findings reveal that Syrian women refugees are underrepresented and in the rare cases of their appearance, the way they are portrayed position them as distant, passive and depersonalised subjects as part of the masses. The underrepresentation and depersonalisation of women refugees, who are among the vulnerable women group 1) erase the individual life stories and varied lived experiences of women refugees from public imagination and deny the female refugee agency, 2) prevent the emergence of the public talk on the women refugee problems, which in turn 3) prevent the formation of a social understanding and empathy towards women refugees. Thus, it is argued that the ways in which Syrian women refugees are portrayed in the media act as barriers for their social inclusion.
  • Yayın
    Atatürk’ün Nutuk’undaki dış politika olaylarını realizm çerçevesinde değerlendirmek
    (Iğdır Üniversitesi, 2021-12-31) Yılmaz, Onur Alp; Ayanoğlu, Harun Talha
    Realizm özellikle 1930’ların sonundan 1980’lere kadar olan süreçte, akademik düzeydeki uluslararası ilişkiler çalışmalarına damgasını vuran kuram olarak göze çarpmaktadır. Temel ilkelerinin Tukidides’in Peloponez Savaşı, Machiavelli’nin başta Prens ve diğer çalışmaları ve Thomas Hobbes’un Leviathan’ına kadar dayandığı düşünülen Realizm, temelde rasyonel devleti, ulusal çıkarı ve devletler arası ilişkilerde güç odaklı bir perspektifi kullanarak uluslararası politikayı anlamlandıran bir kuram olarak tanımlanabilir. 1930 ve 1980 arası süreçte yapılan çalışmaların daha ziyade iki dünya savaşı ve Soğuk Savaş ile ilgili olduğu düşünülürse, devleti, ulusal çıkarları ve gücü merkezine alan bir kuram olarak realizmin egemenliği daha anlaşılabilir olacaktır. Bunun yanında, Türkiye’nin Millî Mücadele döneminin de yukarıda bahsedilen üç dönemden ikisinin –Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ara dönemine denk gelmesi bakımından realist kuram terminolojisiyle değerlendirilmeye açık olduğu aşikardır. Bu bağlamda, bu çalışma Millî Mücadele başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Paşa’nın Nutuk adlı eserinde bahsetmiş olduğu dış politika olaylarını realist kuram çerçevesinde değerlendirmeye odaklanmıştır.
  • Yayın
    Dijital sanatın gelişim süreci: dijital sanat ve dijital sanat müzesi örnekleri
    (Işık Üniversitesi Yayınları, 2022-05) Erbay, Fethiye; Uz, Seden
    Dijital sanat; dijital fotoğraf, video görüntülerine müdahele edilerek oluşturulan bir sanat türüdür. Dijital sanat aynı zamanda bir veri evrenidir. Fotoğraf makinalerin kullanılmaya başlaması dijital sanatın başlangıç noktası olmuştur. Bilgisayarların gelişmesi piksel sanatı dediğimiz bir sanatın da ortaya çıkmasına yol açmıştır. Dijital sanat animasyonlar ve oyunlaştırmalarının ön planda olduğu bir sanata doğru evrilmiştir. Bu dijital sanat ürünleri, günümüzde sanatın sergi alanları olan müzeler ve özellikle de sanat müzelerinde izleyici ile buluşmaktadır. Teknolojik gelişim ve değişimler müzelerin bakış açısını ve müzelerin sergileme anlayışını da değiştirmiştir. Günümüzde müzeler, teknolojik gelişmeler ile izleyiciyi buluşturan alanlara dönüşmüştür. Müze ziyaretçileri dijital sanat ile birlikte izleyici konumundan çıkarak deneyimleyen ve sanata katkı sunan konumuna geçmişlerdir. Dijital devrim ardından ortaya dijital ressam ve tasarımcılar çıkmış ve bu sanatçılar müzelerde dijital veri uzmanları, kodlamalacılar ile birlikte çalışmaya başlamışlardır. Günümüzde bilgisayar teknolojilerinin müzelerde yarattığı imkanlar göz ardı edilemez. Yeni dijital veriler, müzelerin sergi mekanlarında geniş kullanım alanlarına sahiptir. Bu nedenle bu bildiri kapsamında, dijital sanatının gelişim evreleri ele alınmaktadır. Dijital sanatın ortaya çıkışı ile bağlantılı olarak 21. yüzyılda var olan dijital müzeler ve bu müzelerde uygulanan dijital sanat örnekleri incelenmektedir.
  • Yayın
    Behice Boran: öğretim üyesi, siyasetçi, kuramcı
    (Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi, 2022) Yılmaz, Onur Alp
    Kısa süren akademik yaşantısının ardından, 11 yıla yakın süre, 1960 Müdahalesi’ne kadar siyasetten ve siyasi yazılar yazmaktan uzak duran Boran, Türkiye için de önemli bir dönüm noktasını işaret eden 27 Mayıs’tan sonar yeniden faaliyetlerine başlamıştır. Kısa bir süre yazdığı yazılarla Türkiye Sosyalist Hareketi’ne destek veren Boran, 1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katılmıştır. Türkiye İşçi Partisi’nin parlamentoya 15 milletvekiliyle girdiği 1965 seçimlerinde Urfa’dan milletvekili seçilen Boran, parlamentoda dış politika başta olmak üzere hemen hemen her konuda Türkiye’nin “sosyalist geleceği” ile ilgili bir çerçeve çizmeye çalışmıştır. Partide önce genel sekreter, sonrasındaysa genel başkan olan Behice Boran, ölümüne değin Türkiye sosyalist hareketine hizmet etmiştir. Peki Behice Boran’ın Türkiye akademisine, Türkiye solunun kuramsal tartışmalarına ve pratik siyasete katkıları nelerdir? İşte bu metnin konusu olan Gökhan Atılgan’ın “Behice Boran: Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı” kitabı bu sorulara yanıt aramaktadır.
  • Yayın
    Neo-Kantçı ahlak felsefesi bağlamında sosyal demokrat revizyonizm tartışmaları
    (İstanbul Üniversitesi, 2021-06-30) Yılmaz, Onur Alp
    Kant, bir 18. yüzyıl filozofu olmasına karşın, görüşleri kendi döneminde olduğu kadar sonraki yüzyıllarda da yankı uyandırmış ve birçok kişiye ilham kaynağı olmuştur. Kant’ın ahlak felsefesi üzerinden yürüttüğü tartışmalar, onun siyaset felsefesi de dahil olmak üzere tüm felsefesinin mihverini oluşturmuştur. Kant’ın birey odaklı felsefesi, bir yandan liberal ideolojinin takipçileri arasında tartışma konusu olurken, diğer yandan da 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sosyal demokratlar arasında tartışmalara konu olmuştur. Almanya’da Lassalle’le başlayan bu tartışmalar, Fabian Hareketi’yle sürmüş ve Bernstein’le doruk noktasına ulaşmıştır. Bu hareketler, Ortodoks Marksizmden koptukça daha etik merkezli bir noktaya evrilmiş ve adeta neo-Kantçı bir projeye dönüşmüştür. Bu dönüşümü besleyen ve sosyal demokrat revizyonizmin temellerini oluşturan tartışmaysa Bernstein ve Kautsky arasında yaşanmıştır. Kant ve Marx’ın ahlak anlayışlarını mevcut toplum üzerinden tartışan ikili, buradan sosyal demokrasiye bir gelecek planı, iktidar stratejisi ve toplum tahayyülü de çıkarmak için çabalamışlardır. Bir yandan daha muğlak bir ahlak tanımı olan Marx’ın ve dolayısıyla Marksizmin ahlak görüşleri iki tarafından yorumlanırken, diğer yandan da Kant’ın ahlak anlayışının sosyal demokrasideki rolünün ne olması gerektiği tartışılmıştır. Bu bağlamda bu çalışma, öncelikle Kantçı ve Marksist ahlak anlayışlarını karşılaştırarak birbirinden ayrıldığı noktaları gözler önüne sermiştir. İkinci olarak bu çalışmada, sosyal demokrasinin hangi alanlarda Kantçı felsefeyi takip ettiği, Lassalle, Fabiancı Hareket, Kautsky ve Bernstein’in görüşleri tartışılmıştır.
  • Yayın
    Sol-Kemalizmin tasfiyesi: 12 Eylül’ün Atatürkçülüğü ve kökenleri
    (Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2022-05-01) Yılmaz, Onur Alp
    Türkiye siyasetinde Atatürk son derece ikna edici bir meşruiyet yaratma kaynağı olduğu için hemen her siyasi hareket kendisine Atatürk üzerinden meşruiyet sağlama arayışındadır. Uzun yıllar Türkiye’de meşruiyet merkezi Atatürk üzerinden şekillendiğinden, Atatürk’ün sözleri, devrimleri, ilkeleri ve pratiklerini çağın gereğine göre yorumlama iddiasıyla sağdan da soldan da çeşitli hareketler ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Türkiye’de demokrasiye anti-demokratik yollarla müdahale niteliği taşıyan askeri darbelerin de meşruiyet araçları “Atatürkçülüğü koruma” söylemi olmuştur. Ancak bu meşruiyetle birlikte her darbe yönetimi zihnindeki devlet tasavvurunu kendi Atatürkçülük yorumuyla ortaya koymuştur. Öyle ki, Atatürk’ün kurduğu kurumları kapatan ve sol-Kemalistleri bu yolla kurumlardan bertaraf eden 12 Eylül Cuntası da tüm bunları Atatürkçülük üzerinden meşrulaştırmış ve daha edilgen bir toplum yaratarak, bu toplumu tartışılmaz bir üst ideoloji olarak kurgulamaya çalıştığı ve yoğun şekilde sembollerle desteklenen Atatürkçülük etrafında kenetlemeye çalışmıştır. Dolayısıyla bu makale, hem 12 Eylül yönetiminin sol-Kemalistleri nasıl ve neden tasfiye ettiğini, bu tasfiye sürecindeki müttefiklerinin kimler olduğunu ve tüm bunların nasıl bir sonuca yol açtığını tartışmaktadır. Ayrıca bu makale, sol-Kemalizm ile 12 Eylül Atatürkçülüğü arasında da bir ayrıma gitmektedir.
  • Yayın
    Atatürk’ün halkçılık ilkesi üzerine bir tartışma: halkçılık mı popülizm mi?
    (Yerel Yönetim Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği (YAYED), 2022-06) Yılmaz, Onur Alp
    Literatürde üzerinde uzlaşma sağlanamamış bir kavram olan popülizmin bu niteliği, halka çağrı yapan bütün siyasi düşüncelerin popülizm olarak çerçevelenmesi gibi bir sonuca yol açar. Bu da “halkın yegane temsilcisi” ve “halkın kendisi” olma iddiasıyla yola çıkarak, kapsayıcılığı kadar dışlayıcılığı da olan popülizmle, halk lehine bir dönüşüm arzulayan ve halkın çıkarlarını siyasetlerinin merkezine koyan halkçıların arasındaki farkları ortadan kaldırır. Bir de buna Türkçenin konforunda iki kelimenin ayrı ayrı isimlendirilebilmesine karşın, İngilizcede iki kelimenin de aynı şekilde isimlendirilmesinin yarattığı çeviri problemleri eklenince iki kavram arasındaki ayrım ortadan tamamen kalkar. Türkiye’de bu kargaşadan payını alanlar, II. Meşrutiyet’in ardından ortaya çıkan ve Cumhuriyet’le birlikte bu düşüncelerini taçlandıran halkçılar oldular. Popülistlerle aralarında kurumsal, kavramsal, araçsal ve amaca dönük olarak birçok fark bulunmasına rağmen Osmanlı-Türk halkçıları, bu ayrımlar gözden kaçırılarak popülist olarak isimlendirildi. Dolayısıyla bu çalışma, literatürdeki bu kargaşayı gözler önüne sererken, aynı zamanda popülizm ve halkçılık arasına Atatürk’ün düşünce dünyası ve halkçılık pratiklerini ortaya koyarak literatüre katkı sunmaya amaçlar.
  • Yayın
    Secular but conservative? youth, gender, and intimacy in Turkey
    (Routledge, 2023-01-01) Özbay, Cenk; Erol Jamieson, Maral; Bağcı, Çiğdem; Özkaplan, Nurcan
    This article contributes to studies on youth in Turkey by exploring gender, sexuality, intimacy, and relationship practices among college students. Our findings show that there is change (a) towards greater gender equality; (b) about attitudes regarding family, sexuality, and romance; and (c) in understanding and experiencing gendered violence in the groups of students we examined. Progressive values appear to become more common among the participants despite the increasingly conservative tone of the political and cultural climate. However, traditional relationship patterns and norms, including the idealization of monogamous relationships, robust familial ties, and sensitivity for moral reputation, seem prevalent even though these were not associated with the ascendant politico-religious conservatism. By constituting ‘secular but conservative’ intimate selves and relations, our respondents approve the freedom and right to explore possibilities for others, and yet not immediately for themselves, as they preserve an unequivocal moral self.
  • Yayın
    Mülteci temsillerinde kültürel farklılık inşası ve toplumsal kabule etkileri
    (Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2021-06-30) Pandır, Müzeyyen
    Türk toplumu ve Suriyeli mülteciler arasında toplumsal kabul ve uyum konusuna odaklanan kamuoyu çalışmaları, coğrafi yakınlıkları ve ortak dini hassasiyetlerine rağmen Türk toplumunun Suriyeliler’i kültürel olarak uzak ve farklı gördüklerini ortaya koymaktadır. Bu çalışma, Suriyeli mültecilerin ülke gündeminde oldukları dönemlere dönerek, o dönemin haber fotoğraflarında nasıl temsil edildiklerini, fotoğraflarda nasıl bir “Suriyeli mülteci” kimliği inşa edildiğini ve bu temsillerin Türkler ve Suriyeliler arasında kültürel farklılık ve uzaklık algısını nasıl beslemiş olabileceklerini sorgulamaktadır. Suriyeli nüfusun Türkiye’de en fazla artış gösterdiği 2014 ve 2015 yıllarında beş günlük gazetede yayınlanan Suriyeli mülteci fotoğrafları içerik analizi yöntemi ile incelenmiş, fotoğraflarda Suriyeliler’e dair hangi anlamların üretildiği belirlenmiş, biz-onlar ayrımının nasıl ve hangi temsil pratikleri ile inşa edildiği gözlemlenmiş ve bu temsillerin toplumsal kabule yönelik olası etkileri tartışılmıştır. Sonuç olarak, gazete temsillerinde Suriyeli mültecilere karşı önyargılı bir temsil biçiminin açık bir şekilde kullanılmadığı, ancak bazı temsil pratikleri ile daha örtülü şekillerde Suriyeliler’in toplumdan (bizden) farklı, uzak ve yabancı bir grup olarak inşa edildiği savunulmaktadır. Bu temsil biçimi, üç buçuk milyonun üzerinde Suriyeli nüfusa sahip Türkiye’de, Suriyeliler’e yönelik toplumsal kabulün oluşumuna olumsuz etki edecek niteliktedir. Toplum içerisinde barışın hâkim olabilmesi için medya temsillerinde, Suriyeli mültecilerin “görünmez” kılınan ancak “bize” benzer “sıradan” ve olumlu özelliklerinin görünür kılınması önerilmektedir.
  • Yayın
    Media portrayals of refugees and their effects on social conflict and social cohesion
    (T.C. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi, 2020) Pandır, Müzeyyen
    Media portrayals of refugees can produce prejudice toward refugees as well as understanding and acceptance. In that sense, the media have the potential to be part of the problem or part of the solution in issues of conflict and cohesion between host and refugee communities. In this critical time when the future of Syrian refugees in Turkey is being discussed, this article reviews previous research on the media’s representation of refugees, identifies the dominant representational practices and discusses their effects on the inclusion and exclusion of refugees, which may lead to social cohesion or social conflict, respectively. The main body of the article first identifies the negative effects of refugee representations, namely victimization, depoliticization, dehumanization, marginalization, homogenization and deindividualization, and explains in what ways these representations stigmatize refugees as “other” in society and produce prejudice and xenophobia toward them. The article then turns to the representation strategies used to reduce prejudice and motivate understanding in society. Here, empathizing with refugees and taking a rights-based journalism approach are identified among the media’s inclusion practices toward refugees. Overall, specifically focusing on Syrians in Turkey, the paper aims to initiate a discussion on how the media can play a role in assisting the acceptance of refugees, asylum seekers and immigrants in a new country by raising awareness about the media’s representational practices.
  • Yayın
    Stereotyping, Victimization and depoliticization in the representations of Syrian refugees
    (Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019-06-26) Pandır, Müzeyyen
    This paper studiesthe representational constructions of the image of Syrian refugee in newspaper photographs and discusses the processes in which the Syrian refugee is victimized, stereotyped and depoliticized through representation. It analyses Syrian refugee photographs published between 2011 and 2015 in five Turkish newspapers. Working within visual sociological and constructivist perspectives, and synthesizing content and visual analyses, the study first dwells upon the universal “ideal victim” profile mentioned in victimology studies, then reveals that the image of Syrian refugee is predominantly constructed as “victim” in the analyzed newspaper photographs. The study elaborates that refugees’ victimhood is represented through different themes of suffering, which appear around the themes of poverty, displacement, the need, and loss and pain. Then the victimization of the refugee is problematized and discussed under two main arguments. The first argument discusses that the prevalence of the victim discourse in Syrian refugee photographs is achieved through the technique of stereotyping, which reproduces the universal image of the refugee as weak and vulnerable, regardless of time and context. The second argument discusses that victimization works as a device for depoliticization, which imagines the refugee only as weak and powerless rather than a subject with political agency who produces action and results. The paper concludes that victimization and depoliticization produce a disparity between the lived experiences of the refugee (who has survived a war) and the representations of the refugee (who is a powerless war victim).
  • Yayın
    Mastery or dialectic? arendt and adorno on nature
    (Taylor and Francis Ltd, 2019-10-02) Yasin, Buğra
    As efforts towards reconciling the thought of Hannah Arendt and Theodor Adorno gained momentum in the last decade, it seems an array of essential discrepancies have been failing to receive due attention. This article aims to foreground and explore one particular philosophical difference which stands in the way of such endeavours, focussing on Adorno's and Arendt's conceptualization of nature. It is argued that while Adorno's philosophy is poised to redeem nature from the pangs of false enlightenment, Arendt's redefinition of political existence upholds not only the careful separation of politics from nature but also emphasizes the former's superiority. Revisiting a set of arguments raised by Adorno against fundamental ontology such as the questions of hypostasis and tautology, it is explored in what ways Arendt's conceptualization of nature as eternal recurrence markedly and perhaps irreconcilably differs from the normative import of Adorno's understanding, which emphasizes the concrete unity of nature with history
  • Yayın
    Naming and nation-building in Turkey: The 1934 surname law
    (Palgrave Macmillan, 2017-01-01) Türköz, Fethiye Meltem
    This book examines how the Turkish Surname Law of 1934 was adopted and reframed in diverse social contexts at a time of top down nationalism. Through historical ethnography, the author explores the genesis of the law, its drafting in parliament, the Turkish Language Reform, and its reception. The project draws from an oral historical narrative, official parliamentary and registry documents, and popular media. © The Editor(s) and The Author(s) 2018.
  • Yayın
    Fathering the nation: From Mustafa Kemal to Atatürk
    (Zalozba Z R C, 2014) Türköz, Fethiye Meltem
    This article provides an overview of the critical scholarship on the emergence and various stages of the veneration of Turkey's founder Mustafa Kemal Atatürk over the decades, demonstrating how specific political environments have played a role.