Olmayan bir resmin kurulmayan müzeleri üstüne: Osmanlı-Cumhuriyet çizgisinde Türkiye’nin müze ve görsel bilinç kısıtlamaları hakkında bir yorum denemesi
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
19. yüzyılla birlikte başlayan modernleşme, dönemin Osmanlı İmparatorluğu’nda görsel alanda da dönüşümlere yol açmıştır. Klasik görsel sanat üretiminin yerini perspektife ve figür resmine bıraktığı bir görsellik anlayışının gelişmesi hızlı ve kolay olmamıştır. Aksine, uzun ve karmaşık sorunlara yol açmıştır. Görsel sanatlar alanındaki değişim sadece bir tek alanla, resimle, sınırlı kalmamıştır. Yenilik ve değişimin yansımaları mimarlık alanında da gözlemlenmiştir. Buna bağlı olarak geç dönem Osmanlı modernleşmesi büyük ölçüde görsellik üstünden gelişmiştir. Aynı dönemde müzecilik alanında meydana gelen çalışmalar söz konusu zamanların içe dönük ve gizli Oryantalizm anlayışıyla bütünleşmiştir. Batı-dışı modernleşme süreçlerinin bir ön koşulu olarak ortaya çıkan ve geniş ölçüde Oryantalizme dayanan arkeolojik müze düşüncesi yerini uzun bir zaman sonra görsel sanatlara ait müzelere bırakmıştır. Bu miras yeni Cumhuriyet dönemi tarafından devralınmıştır. Batılı resim anlayışına bağlı olarak gelişen müzecilik anlayışı 1930’ların sonunda biçimlenmiştir. Nurullah Berk’in modernist bir tasnif anlayışıyla gerçekleştirdiği müze kurgusu daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Bugün yeni olduğu söylenen müzelerin önemli bir bölümünde de aynı anlayış sürdürülmekte, müze kurgularında herhangi bir değişiklik söz konusu olmamaktadır. Bu yazıda bir zihniyet sorunu olarak irdelenen söz konusu tarih mevcut görsellik anlayışının iç sorunlarıyla koşut bir şekilde ele alınmaktadır.
The modernisation that commenced in the nineteenth century also resulted in transformations in visual area within the Ottoman Empire. The transition from classical visual art production to perspective and figure painting was not a rapid or straightforward process. Conversely, this resulted in the emergence of significant and intricate challenges. The transformation in the visual arts was not confined to a single area (painting). Similarly, the reflections of innovation and change were also observed in the field of architecture. Accordingly, the late Ottoman modernisation developed largely in a visual manner. During this same period, studies in the field of museology were integrated with the inward-looking and hidden Orientalism that was prevalent at the time. The concept of archaeological museums, which emerged as a prerequisite for non-Western modernisation processes and was largely based on Orientalism, was superseded by museums of visual arts after a considerable period of time. This legacy was subsequently adopted by the new Republic regime. The concept of museology, which developed in accordance with the Western concept of painting, came into being at the end of the 1930s. Nurullah Berk’s museum concept, which he realised with a modernist approach to classification, continued in the following periods. Today, the same approach is maintained in a significant portion of the museums that are said to be new, and there is no change in the museum concepts. In this article, the history in question, which is examined as a mentality problem, is addressed in parallel with the internal problems of the current concepts of visuality.