Günümüz sanatında yaşam ve ölüm sembolü olarak kafatası
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2019-05-27
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Işık Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 United States
Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 United States
Özet
İnsanlık tarihine bakıldığında, toplumların kültür, inanış ve geleneklerinde, yaşam ve ölüm olgusuna bakış, çağlar boyunca farklı anlayışlar, çok değişik ifadeler, semboller, anlatımlarla ifade edilmiş ve geleceğe taşınmıştır. Doğu ve Batı kültürlerinde Dini inanışlarda, insan bedenine hep farklı anlayışla yaklaşılmıştır. Bu süreçte en fazla sorumluluğu sanatçılar almışlardır. Yaptıkları eserler ile düşüncelerini gelecek nesillere taşımışlardır. Yaşadıkların çağın kültürlerini, gelecekdeki toplumlara aktararak topluma karşı görevlerini yerine getirmişlerdir. Çünkü onlar toplumları geleceğe taşıyanlardır. İnsan bedeninin en önemli yerlerinden biri, belki de en önemli yeri beyindir. Gizemi ve işlevi hakkında en çok söz edilen, merak edilen organı da beyindir. Beyni çevreleyen son derece güçlü dayanıklı koruma gücüne sahip kemikten bir zırh olan kafatası beynin ölümü sonrası görünümünden hiçbir şey kaybetmez. Toplumlar tarihin ilk dönemlerinden buyana boş bir kemik topluluğu olan ve elde tutulabilen adına kafatası denilen, beynin bu zırhına karşı olan ilgilerini hiç azaltmamışlardır. Bazı kültürlerde insan vücudunun yok olmasına rağmen, görünümünden bir şey kaybetmeyen kafatasına saygı duyulmuş, olağanüstü beklentiler içine girilerek ondan medet umulmuş, çok çeşitli inanışlara sebep olmuştur, Bazı kültürler de ise intikam aracı ve yok edilmesi gereken bir şey haline getirilmiştir. Toplumların inanış ve geleneklerinde çok farklı şekilde algılanan ölüm, her canlı için kaçınılmaz bir gerçektir, acı ve ayrılığı beraberinde getirir. Yaşam ve ölüm geçmişten geleceğe taşınırken birçok kısa anlatım yolları, semboller geliştirilmiş, toplumdan topluma geçen o anlatımlar, semboller adeta birer ortak dil ve anlatı şekli olmuşlardır. Carl Gustav Jung ‘’Ölüm korkusunun, temeli yaşama korkusudur, der, Eric Fromm’ ’Kişinin sahip olduğu, dünya nimetlerini kaybetme korkusudur, der. Ölüm korkusu için varoluşçu felsefe’’ ölüm ve yaşamı ayrı ayrı, ele almaktan yana değildir. Onu yani yaşam ve ölümün birbirinin bütünlüğünü tamamlayan iki parça olarak ele alır Yaşadığı dönemi yaptığı eserlerle geleceğe taşıyan sanatçılar, Çağın değişen koşul ve şartlarına göre, yeni sanat akımları ile yapıtlarında değişiklikler yaşasalar bile her sanat akımında ölümü ve yaşamı sorgulamışlardır. Sanatçılar yaşam ve ölümü birçok sembollerle anlatmışlardır. Ancak bunların içerisinde Kafatası sembolü hep en önde olan anlatım aracı olmuştur.
When we investigate the human history, along the ages overview to the life and death is expressed with very different expressions and symbols and it is carried to the future by their culture, beliefs and traditions of societies. In religious beliefs in Eastern and Western cultures, human body has always been approached with different understanding. In this process the artists mostly took the most responsibilty and they carried their thoughts and ideas to future generations. They have fulfilled their duties to the societies by transfering the cultures of their age to the future generations. Because they are the ones who carry societies to the future. Perhaps the most important part of the human body is the brain. Also the organ which we are mostly curious about; its mystery and function. The view of the skull, that is a bone-shaped armor with a highly durable protective force surrounding the brain, doesn’t change after brain death. Since the early day of history the socities have never reduced their interest in this empty armor of the brain, called the skull is an empty bone group. In some cultures despite the disappearance of the human body, not perishable skull is respected, help expected and it has caused a wide variety of beliefs. Also in some cultures the skull has become a means of revenge and something to be destroyed. Death percieved in a very different way in the beliefs and traditions of societies and it is an inevitable fact for every living. It brings pain and seperation. When life and death are carried from the past to the future, many short narrative paths, symbols are developed. The narratives and symbols that have passed from society to society, have become a common language. Carl Gustav Jung says “The fear of death is the fear of living.” Eric From says “The fear of death is the fear of losing what he owns.” Existentialism fort he fear of death isn’t in favor of considering death and life separately. Existentialism considers them as two complementary parts. The artists who carried the period of his works to the future questioned the death and life in their Works in each new art movements. Artists explained life and death with many symbols. However the skull has always been the leading expression tool.
When we investigate the human history, along the ages overview to the life and death is expressed with very different expressions and symbols and it is carried to the future by their culture, beliefs and traditions of societies. In religious beliefs in Eastern and Western cultures, human body has always been approached with different understanding. In this process the artists mostly took the most responsibilty and they carried their thoughts and ideas to future generations. They have fulfilled their duties to the societies by transfering the cultures of their age to the future generations. Because they are the ones who carry societies to the future. Perhaps the most important part of the human body is the brain. Also the organ which we are mostly curious about; its mystery and function. The view of the skull, that is a bone-shaped armor with a highly durable protective force surrounding the brain, doesn’t change after brain death. Since the early day of history the socities have never reduced their interest in this empty armor of the brain, called the skull is an empty bone group. In some cultures despite the disappearance of the human body, not perishable skull is respected, help expected and it has caused a wide variety of beliefs. Also in some cultures the skull has become a means of revenge and something to be destroyed. Death percieved in a very different way in the beliefs and traditions of societies and it is an inevitable fact for every living. It brings pain and seperation. When life and death are carried from the past to the future, many short narrative paths, symbols are developed. The narratives and symbols that have passed from society to society, have become a common language. Carl Gustav Jung says “The fear of death is the fear of living.” Eric From says “The fear of death is the fear of losing what he owns.” Existentialism fort he fear of death isn’t in favor of considering death and life separately. Existentialism considers them as two complementary parts. The artists who carried the period of his works to the future questioned the death and life in their Works in each new art movements. Artists explained life and death with many symbols. However the skull has always been the leading expression tool.
Açıklama
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English
Includes bibliographical references (leaves 145-148)
vi, 149 leaves
Includes bibliographical references (leaves 145-148)
vi, 149 leaves
Anahtar Kelimeler
Kafatası, Ölüm, Sembol, Toplum, Yaşam, Death, Life, Skull, Society, Symbol
Kaynak
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
Sayı
Künye
Öztürk, D. (2019). Günümüz sanatında yaşam ve ölüm sembolü olarak kafatası. İstanbul: Işık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.