Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Yayın Olumsuz çocukluk çağı yaşantıları ve deprem sonrası travma ilişkisinde psikolojik sağlamlığın moderatör etkisi(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-11) Hasateş, Mahmut Can; Ünver, Buket; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Doktora Programı; Işık University, School of Graduate Studies, PhD (Doctorate) Program in Clinical PsychologyTravmatik olayların kişiler üzerindeki psikolojik etkileri üzerine yapılan araştırmalar, başlangıçta travma sonrası stres tepkilerine odaklanmış olsa da bazı bireylerin bu tür deneyimlere karşı neden daha dirençli oldukları merak konusu olmuştur (Gibbs, 1989; Holgersen vd., 2011; Holen, 1990; Werner, 1989). Psikolojik sağlamlık olarak da adlandırılan bu direncin, travmatik deneyimlerle olan ilişkisi farklı değişkenlerle yapılan çalışmalar sayesinde daha da belirginleşmiştir. Psikolojik sağlamlığın algılanan sosyal destek, stresle baş etme tarzları, bütünlük duygusu gibi değişkenlerle ilişkili olduğu birçok çalışma tarafından ortaya konmuştur. Ayrıca, psikolojik sağlamlığı olumsuz yönde etkilediği de bilinen çocukluk çağı travmalarının, kişileri travmatik yaşantıların olumsuz etkilerine karşı daha açık hale getirdiği ve doğal afet veya diğer olumsuz yaşam olaylarına karşı kişilerin incinebilirliklerini arttırdığı belirtilmektedir (Coates vd., 2013; Lowe vd., 2015; Sakız ve Aftab, 2019; Taylor vd., 2010; Todd ve Worell, 2000). Bu çalışma ile hem algılanan sosyal destek düzeyi, stresle baş etme tarzları ve bütünlük duygusu gibi değişkenlerin psikolojik sağlamlık üzerinde yordayıcı gücü olup olmadığının hem de çocukluk çağı travmaları ve deprem sonrası deneyimlenen TSSB arasındaki ilişkide psikolojik sağlamlığın biçimlendirici bir etkisinin olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada, 6 Şubat 2023 tarihli ve Kahramanmaraş merkezli depremleri deneyimlemiş 140 katılımcı (%47 kadın) ve deprem bölgesi dışındaki kontrol grubunu oluşturan 240 katılımcı (%67 kadın) olmak üzere toplamda 346 katılımcıya ulaşılmıştır. Uygun örnekleme yöntemi ile veri toplanmıştır. Demografik Bilgi Formu, Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği, Çocukluk Çağı Travmaları Anketi, DSM-5 için Travma Sonrası Stres Bozukluğu Kontrol Listesi, Revize Edilmiş Tutarlılık Duygusu Ölçeği, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği ve Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği veri toplama araçları olarak kullanılmıştır. Analizler, SPSS paket programı ve AMOS programı ile gerçekleştirilmiştir. Kontrol grubu örnekleminde Revize Edilmiş Tutarlılık Duygusu, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek, Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeğinin alt boyutlarından olan Kendine Güvenli Yaklaşım, Çaresiz Yaklaşım, Boyun Eğici Yaklaşım ve Sosyal Destek Arama değişkenlerinin psikolojik sağlamlığı anlamlı bir şekilde yordadığı görülse de (p<.00) psikolojik sağlamlığın, çocukluk çağı travmaları ve TSSB arasındaki ilişkide biçimlendirici etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (β2= .27, p= .88). Benzer biçimde, deprem sahası örnekleminde Revize Edilmiş Tutarlılık Duygusu, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek, Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeğinin alt boyutlarından olan Kendine Güvenli Yaklaşım ve Boyun Eğici Yaklaşım değişkenlerinin psikolojik sağlamlığı anlamlı bir şekilde yordadığı görülmüş olup (p<.00) psikolojik sağlamlığın, çocukluk çağı travmaları ve TSSB arasındaki ilişkide biçimlendirici etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (β2= 1.09, p= .30). Gerçekleştirilen bu çalışma ile literatürde bahsi geçen değişkenlere dair araştırmaların bulgularının genellenebilirliklerini sorgulamaya ve daha kapsayıcı araştırma modelleri oluşturmaya fırsat sunabileceği düşünülmektedir. İleride yürütülecek araştırmalar için daha büyük ve çeşitli örneklemlerle çalışılması, psikolojik sağlamlığın etkisinin daha net görülebileceği boylamsal bir çalışmanın gerçekleştirilmesi, psikolojik sağlamlığı etkilediği bilinen iyimserlik, umutlu olma gibi kişilik özelliklerinin bağımsız etkilerinin de incelenmesi önerilmektedir.Yayın Risk alma davranışı, ödül duyarlılığı ve siklotimik/irritabl mizacın bipolar bozukluk belirtileri ve kronotip arasındaki ilişkide aracı rolünün araştırılması(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-04-30) Demircioğlu, İrem Su; Yılmaz Kafalı, Helin; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical PsychologyBu araştırmada, sağlıklı popülasyonda bipolar bozukluk (BB) riski ile kronotip arasındaki ilişkide, ödül duyarlılığı, risk alma davranışı ve siklotimik/irritabl mizacın aracılık rolleri incelenmiştir. Çalışmaya, BB veya başka herhangi bir psikiyatrik tanısı bulunmayan, Türkiye’de üniversite öğrenimi gören ve çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden, 18-24 yaş aralığındaki 244 birey (61.1% (n=149) kadın) dahil edilmiştir. Veriler, yüz yüze ve çevrim içi olmak üzere iki aşamada toplanmıştır. Katılımcılara bilgisayar ortamında Ödül için Efor Sarf Etme Görevi ve Modifiye Balon Analog Risk Testi uygulanmış, ardından Sabahçıl-Akşamcıl Testi, Duygudurum Bozuklukları Ölçeği (DBÖ), TEMPS-A Mizaç Ölçeği’nin Siklotimik ve İrritabl alt boyutları, Davranışsal İnhibisyon Sistemi/Davranışsal Aktivasyon Sistemi Ölçeği ve BARRATT Dürtüsellik Ölçeği Kısa Formu doldurtulmuştur. Katılımcıların yaş ortalaması 21.23±1.59’dur. Kronotip dağılımı incelendiğinde, sabahçıl tipte 27 kişi (%11.1), ara tipte 152 kişi (%62.3) ve akşamcıl tipte 65 kişi (%26.6) yer almaktadır. Kronotip ve DBÖ ile ölçülen BB riski arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (r=-0.025, p>0.05). Kronotip gruplarına göre DBÖ ile ölçülen BB riski açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır (F=0.373, p=0.689). Dürtüsellik düzeyleri arttıkça DBÖ ile ölçülen BB riski de artış göstermektedir (r=0.350, p<0.001). Ayrıca, irritabl mizaç ve DBÖ ile ölçülen BB riski arasında anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir (r=0.149, p=0.018). Sonuç olarak, kronotip ve DBÖ ile ölçülen BB riski arasında bir ilişki saptanmamıştır. Ancak irritabl mizaç, dürtüsellik gibi faktörlerin DBÖ ile ölçülen BB riski ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu gözlemlenmiştir. Bu bulgunun, örneklemin klinik düzeyde BB belirtileri göstermeyen sağlıklı bireylerden oluşmasıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Bulgular, hem BB riski ile kronotip arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılabilmesi hem de BB riskiyle ilişkili psikolojik ve davranışsal faktörlerin belirlenebilmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu göstermektedir.Yayın Depremden etkilenen okul öncesi çocuklarda Grup TheraplayⓇ ’in problemli davranış, öz-düzenleme becerileri ve ebeveyn stresi üzerindeki etkisi (Malatya Örneği, 2023)(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-05-15) Kabataş, Melike; Aktan, Zekeriya Deniz; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical PsychologyBu araştırmada, 2023 yılında Türkiye’nin Güney ve Güneydoğu bölgelerinde gerçekleşen depremlerden etkilenen okul öncesi çocuklara yapılan Grup Theraplay® müdahalelerinin, problemli davranış, öz-düzenleme becerileri ve ebeveyn stresi üzerindeki etkileri incelenmiştir. Araştırmada çalışılan örneklem grubunu 4-6 yaş aralığında yer alan, toplam 142 katılımcı oluşturmuştur. Bu katılımcıların 71’i müdahale grubunda ve 71’i de kontrol grubunda yer almıştır. Çalışmada yer alan çocuklara haftada 2 kez olmak üzere toplamda 12 Grup Theraplay® seansı uygulanmıştır. Veri toplama sürecinde, Anaokulu ve Anasınıfı Davranış Ölçeği (PKBS-2), 4-6 Yaş Çocuklarına Yönelik Öz-Düzenleme Becerileri Ölçeği, 36-72 Aylık Çocuklara Yönelik Saldırganlık Yönelim Ölçeği ve Ebeveyn Stres Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın hipotezlerini test etmek amacı ile bağımlı örneklem t-test ve bağımsız örneklem t-test analizleri uygulanmıştır. Analizlerden elde edilen bulgularda, Grup Theraplay® uygulamalarının, müdahale grubunda yer alan katılımcıların ön test sürecinde elde edilen dışa yönelim, ben merkezi problem davranış puanları ve problemli davranış toplam puanları ile dikkat, engelleyici kontrol-duygu, engelleyici kontrol-davranış puanları ve öz-düzenleme becerileri toplam puanlarının son test sürecinde elde edilen puanlara göre anlamlı olarak farklılaştığı görülmüştür. Deney ve kontrol grubunun son test puanları karşılaştırıldığında ise engelleyici kontrol-duygu, engelleyici kontroldavranış puanları, öz-düzenleme becerileri toplam puanları ve başkalarına yönelik fiziksel saldırganlık puanları arasında anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Yayın Post-colonial diplomacy in Palestine: navigating statehood and sovereignty in international politics(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-01-20) Sheikha, Zahra; Kayhan Pusane, Özlem; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in International RelationsThis thesis examined the complex interaction between post-colonial diplomacy, statehood aspirations, and sovereignty through the case study of Palestine. It explored how historical colonial legacies, geopolitical dynamics, and international legal frameworks have shaped the pursuit of Palestinian leadership of statehood and autonomy. Starting with the British Mandate and the Balfour Declaration, the study investigated how colonial policies and the establishment of Israel in 1948 played a role in the displacement and dissolution of the Palestinians. The thesis particularly analyzed the 1967 Six-Day War, which led to the occupation of the West Bank, Gaza, and East Jerusalem, as a critical turning point in territorial sovereignty disputes. The ways the Palestinian leadership has used diplomacy and subtle political moves to build its presence and influence internationally are discussed in this research—particularly within institutions like the United Nations and the International Court of Justice. It takes a critical look at how effective legal routes, international agreements, and key alliances have been in supporting Palestine’s pursuit of recognition and sovereignty. The research highlighted the enduring influence of colonial legacies on modern state-building efforts by situating Palestine within the broader framework of post-colonial studies. This study provided significant findings for understanding global conflicts grounded in historical injustices while contributing to debates on self-determination, sovereignty, and international law in a post-colonial world.Yayın Bir grup üniversite öğrencisinde bağlanma stilleri ile narsisizm arasındaki ilişki : reddedilme duyarlılığının aracı rolü(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2017-01-05) Özdemir, Hazel Esin; Hayran, Rukiye; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical PsychologyBu araştırmanın temel amacı, bir grup üniversite öğrencisinde bağlanma stilleri ile narsisizm arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkide reddedilme duyarlılığının aracı rolünü incelemektir. Araştırma, İstanbul’da üç farklı üniversiteden seçilen 452 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aşamasında örneklem grubuna Kişisel Bilgi Formu, İlişki Ölçekleri Anketi, Narsistik Kişilik Envanteri, Kırılgan Narsisizm Ölçeği ve Red Duyarlığı Ölçeği uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 21.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Mann Whitney-U ve Kruskal Wallis Testleri gruplar arası farkları belirlemek için kullanılmıştır. Spearman rho Korelasyonu ise araştırmanın değişkenleri arasındaki ilişkiyi belirmek amacıyla kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, bağlanma stilleri ile narsistik kişilik özellikleri arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. Bu sebeple, reddedilme duyarlılığının bu ilişkideki aracı rolüne bakılamamıştır. Ancak araştırma sonuçları, reddedilme duyarlılığı ile kırılgan narsisizm arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğunu göstermiştir. Ayrıca, reddedilme duyarlılığı ile grandiyöz narsisizmin kendine yeterlilik boyutu arasında da pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu görülmüştür. Son olarak, araştırmadan elde edilen bulgular ilgili literatür ışığında tartışılmış, çalışmanın sınırlılıkları ve gelecek çalışmalar için öneriler belirtilmiştir.Yayın An analysis of project-based work of freelancers in it sector and development of a platform to facilitate it in Turkey(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-11-01) Yedekçioğlu, Ayşenaz Gözde; Altunbay, Seyhun; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Enformasyon Teknolojileri Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Information TechnologiesProject-based work model could be advantageous for both employees and employers. In fact, there are many business benefits of project recruitment: employers can gain access to the best talented and skilled job seekers, and it can save costs and time by project-based hiring rather than full-time recruitment. In addition, employees can also benefit from project-based work by having flexible work schedules, gaining new skills and practical experience. One of the most challenging problems of fresh graduates is finding a job since they have little or no work experience. In that case, working in a project-based role could be advantageous for those inexperienced employees by helping them to get practical experience in their degree subject. This could even lead to a full-time position in the future. Nowadays, most Information Technology (IT) leaders are offering remote roles with flexible project-based opportunities. However, in Turkey, in general, project based work is difficult to arrange. IT employees face difficulties in finding and establishing contracts for Project based work. The purpose of this study, as mentioned above, is to examine the current importance of project-based work and the deficiency felt in this field in Turkey, and therefore to develop a project-based job board which connects project owners with the right job seekers for their short or long term IT projects. In order to develop this project-based job platform, SQlite and DB Browser tools were used for database development purposes. The web application development was accomplished by using Django framework and Visual Studio Code as an integrated development environment.Yayın Effects of humor, mood and brand perception on consumer buying intention(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-25) Khan, Muhammad Bilal; Özekan, Damla; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yöneticiler İçin MBA; Işık University, School of Graduate Studies, Executive MBAThis research examines the impact of mood, brand perception, and humor on purchase intention. The sole purpose of this study is to investigate the relationship amongst these variables and understand how they collectively impact how a consumer’s intention reaches and results in a purchase. It is recognized how important emotions are that play a crucial role in affecting consumer behavior and the growing importance of humor as a marketing tool in enhancing brand perception. By analyzing the interplay between mood, humor, brand perception, and purchase intention, this study will add and build upon the existing body of data in marketing and consumer psychology. The study employs a quantitative research methodology, utilizing survey questionnaires as the primary data collection tool. Through convenient sampling, 230 participants from Istanbul were asked to rate their mood, perceive the humor in marketing communications, evaluate brand perception, and indicate their intention which eventually leads them to buy a specific product or avail a certain service. Statistical analyses, such as correlation and regression, were used to investigate the relationships amongst the variables and analyze the predictive potential of mood, humor, and brand perception on purchase intention. The findings of this research offered a deeper dive with the insights, into the influence of mood, humor and brand perception on consumer’s purchase intention. It was found that positive mood and perceived humor in marketing communications positively affected brand perception, leading to increased purchase intention. The different connotations this research holds expand to marketing practitioners and brand managers, as it offers insights into the effective utilization of mood and humor in advertising campaigns to enhance brand perception and drive consumer purchase intention. By understanding the underlying mechanisms that link these variables, marketers can develop more targeted and persuasive marketing strategies.Yayın EMDR ile travma odaklı sanat terapisi uygulamalarının çocuk ve ergenlerdeki travma sonrası stres düzeyine etkisinin karşılaştırılması : sistematik derleme ve meta-analiz(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-16) İnci Namlı, Nur; Aktan, Zekeriya Deniz; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Doktora Programı; Işık University, School of Graduate Studies, PhD (Doctorate) Program in Clinical PsychologyBu araştırmada travma sonrası stres belirtilerini gösteren veya Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) tanısı almış olan çocuk ve ergenlerde gerçekleştirilen Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR) ile Travma Odaklı Sanat Terapisi (TO-ST) uygulamalarının etkisinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Ayrıca her iki terapi yönteminin etkisinin incelenmesinde çalışmalara ya da katılımcılara ait özelliklerin (katılımcıların yaş grubu, cinsiyetleri, uygulanan terapinin süresi ve seans sayısı, aile üyelerinin dahil olma durumu, araştırmanın yürütüldüğü ülke, katılımcıların maruz kaldığı travmatik tecrübe sayısı, araştırmada yarıda bırakma oranları, araştırmanın kontrol grubu seçimi, bireysel ya da grup terapi şeklinde yürütülme ile travmatik olay üzerinden geçen süre) etki büyüklüğünde yarattığı farklılık Metaregresyon analizleri ile yürütülmüştür. Standartlaştırılmış ortalama farkı (Hedges’ g) üzerinden etki büyüklüğü hesaplaması gerçekleştirilmiştir; Rastgele Etkiler Modeli ile heterojen dağılımların analizi yürütülmüştür. Yayın yanlılığı için Kırpma ve Doldurma, Huni Grafiği, Begg sıralı korelasyon testi, Egger regresyon testi, Rosenthal ve Orwin hata koruma sayıları incelenmiştir. Verilerin analizinde R ve R Studio v.4.3.3 içerisindeki meta paketleri kullanılmıştır. Elektronik veri tabanı incelemesinde öncelikle 1516 kayda ulaşılmıştır. Belirlenmiş olan içleme kriterleri kapsamında araştırma sonunda toplamda 17 çalışmaya (NEMDR = 11, NTO-ST = 6) ulaşılmıştır. Tedavi öncesi ve sonrasındaki ortalama farkları üzerinden genel etki büyüklüğü incelendiğinde, her iki yöntemin de sözü edilen klinik popülasyonda marjinal anlamlı düzeyde etkili olduğu; ancak etki büyüklüğü açısından Sanat Terapisinin lehine olduğu gözlemlenmiştir (EMDR için Hedges’ g = .68, 95% CI [-.03; 1.41], p = .06; Sanat Terapisi için Hedges’ g = 1.19, 95% CI [-.20; 2.58], p = .09). Yayın yanlılığına dair potansiyel riskler, hata koruma sayıları (EMDR için Rosenthal fail safe N = 177, Orwin fail safe N = 161; Sanat Terapisi için Rosenthal fail safe N = 222, Orwin fail safe N = 150), Begg sıralama korelasyon testi (EMDR için Kendall’s tau = .27, p = .28; Sanat Terapisi için Kendall’s tau = .33, p = .46) ve Egger regresyon testi (EMDR için t(9) = 4.04, p<.001; Sanat Terapisi için t(4) = 4.16, p<.001) üzerinden tartışılmıştır. Son olarak yapılan moderatör analizlerinde travmatik tecrübe sayısı her iki terapi yöntemi için de anlamlı bir düzenleyici etkiye sahipken (EMDR için B = -.29, p = .08; Sanat Terapisi için B = .05, p<.001), yarıda bırakma oranı Sanat Terapisi için anlamlı (B = .02, p<.001) olarak bulunmuştur; ancak diğer değişkenler için anlamlı bir düzenleyicilik etkisi saptanmamıştır. Elde edilen veriler literatürde yer alan diğer çalışmalarla karşılaştırılmış, Sanat Terapisinin EMDR’ye göre etkisinin yüksek olmasının olası sebepleri tartışılmıştır. Nörobiyolojik etki farklılıkları, çocuk ve ergenlerin sanatsal yaratımlara hakimiyeti olması, Sanat Terapisinin gelişim dönemlerine uygun olacak şekilde çerçevelendirilmesi ve sonuçta somut sanatsal üretimlerin varlığı gibi etmenlerin, Sanat Terapisinin daha fazla etki büyüklüğüne sahip olmasını açıkladığı düşünülmektedir. Randomize kontrollü çalışmalar üzerinden travma literatüründe EMDR ve Sanat Terapisi karşılaştırılmasının ilk defa yapılmasından ötürü bu araştırmanın literatürde öncül bir konumda olduğu gözlemlenmektedir.Yayın Erken çocukluk dönemi çocuklardaki içselleştirme ve dışsallaştırma davranış problemleriyle annenin ebeveyn tutumları arasındaki ilişkide anne mükemmeliyetçiliğinin aracı rolü(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-24) İnce, Merve; Akçinar Yayla, Berna; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical PsychologyBu araştırma, annelerin ebeveyn tutumları ile çocuklardaki içselleştirme ve dışsallaştırma davranış problemleri arasındaki ilişkide anne mükemmeliyetçiliğinin aracı rolünü incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini 3-6 yaş arası çocuğu olan 271 anne oluşturmaktadır. Araştırmaya katılan annelerden sosyodemografik bilgi formu, Ebeveyn Tutum Ölçeği, Hacettepe Ruhsal Uyum Ölçeği ve Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeğini doldurmaları istenmiştir ve veriler çevrim içi olarak toplanmıştır. Araştırmanın temel hipotezini test etmek üzere yapılan analiz bulgularına göre aşırı koruyucu ve izin verici ebeveyn tutumları ile içselleştirme ve dışsallaştırma davranış problemleri arasındaki ilişkide annenin kendine yönelik mükemmeliyetçiliğinin aracı bir etkisi bulunmazken sosyal olarak belirlenen mükemmeliyetçiliğinin aracı bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Bununla birlikte demokratik ve otoriter ebeveyn tutumları ile içselleştirme ve dışsallaştırma davranış problemleri arasındaki ilişkide anne mükemmeliyetçiliğinin aracılık etkisinin anlamsız olduğu bulunmuştur. Annelerin ebeveyn tutumlarından otoriter tutumun annenin yaşadığı yerleşim birimine göre; aşırı koruyucu tutumun ise annenin eğitimi düzeyine, çalışma durumuna ve sahip olduğu çocuk sayısına göre anlamlı olarak farklılaştığı görülmüştür. Çocuklardaki içselleştirme davranış problemlerinin annenin eğitim düzeyine göre farklılaştığı görülürken, dışsallaştırma davranış problemlerinin ise çocuğun cinsiyetine göre anlamlı olarak farklılaştığı tespit edilmiştir. Mükemmeliyetçilik alt boyutlarında ise kendine yönelik mükemmeliyetçiliğin annenin yaşına göre; sosyal olarak belirlenen mükemmeliyetçiliğin ise annenin eğitim düzeyine göre anlamlı olarak farklılaştığı bulunmuştur. Sonuç olarak; araştırma, aşırı koruyucu ve izin verici ebeveyn tutumlarının içselleştirme ve dışsallaştırma davranış problemleri ile olan ilişkisinin sosyal olarak belirlenen mükemmeliyetçilik aracılığıyla ortaya çıktığını göstermektedir. Bu anlamda bu çalışma, Türkiye örneklemindeki ebeveynlerin tutumlarının ve mükemmeliyetçiliklerinin çocuklarının ruh sağlığı üzerindeki rolünün önemini göstermekte ve ebeveynlerin etkin ve olumlu ebeveynlik yaklaşımlarını edinmeleri konusundaki pratik uygulamaların gerekliliğini ortaya koymaktadır.Yayın Disinformation, social media, and populism : emotional politics and polarization dynamics in Turkey’s 2023 presidential elections(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-01) Avcı Çeken, İnci Secem; Kayhan Pusane, Özlem; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in International RelationsThis thesis explores the relationship between populist discourse and social media algorithms, examining their role in exacerbating political polarization. Its primary aim is to identify the correlation between the use of populist rhetoric and the algorithms driving social media engagement, highlighting how this relationship fosters societal divisions and benefits both platforms and political entities. Using critical discourse analysis (CDA), the thesis analyzes X (formerly Twitter) posts shared by 2023 Turkish presidential election candidates Recep Tayyip Erdoğan and Kemal Kılıçdaroğlu. In the first round of the campaign, shared posts were analyzed between 06.05.2024 and 14.05.2024. A total of 173 posts, 108 by Erdoğan and 65 by Kılıçdaroğlu, were analyzed. The full texts of these posts were obtained from X's official website. The findings reveal that posts featuring emotionally charged and popülist discourse have garnered higher views and engagement in the run-up to the 2023 presidential elections. This analysis will help to understand the political polarization in Turkey. Social media algorithms shape social interaction by strengthening populist discourses. This suggests that social media algorithms, prioritizing emotionally charged content, unintentionally promote populism. The study concludes that the design of social media platforms increases divisive content, leading to a rise in populist rhetoric among political candidates and voters.Yayın Federated hybrid privacy-preserving movie recommendation system for internet-of-vehicles(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-02) Şimşek, Musa; Erman Tüysüz, Ayşegül; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Computer EngineeringIn this research, we introduced a pioneering strategy to address the pressing privacy concerns associated with vehicular movie recommendation systems. As the demand for personalized entertainment options in vehicles increases, so does the need to protect user data. To tackle this challenge, we utilized the PyTorch framework to create a robust foundation from scratch. A key component of our approach was the addition of Laplace noise during the training process, which ensured differential privacy. This technique effectively safeguarded user data while simultaneously optimizing model performance, allowing us to maintain high levels of recommendation accuracy. Furthermore, we employed the Optuna hyperparameter optimization framework, which played a crucial role in enhancing the model's performance. By fine-tuning various parameters, we were able to elevate the overall efficiency of the system beyond the capabilities of the base model. Our extensive experimentation utilized the Movielens-1M benchmark movie dataset, which provided a solid basis for evaluating our approach. The results demonstrated a significant improvement over baseline models, validating the effectiveness of our privacy-preserving vehicular movie recommendation system. In addition to our centralised model, we conducted a comprehensive comparison with practical federated frameworks, including FedAvg, FedProx, and FedMedian. Our findings revealed that all federated models outperformed the centralised models by at least 2%, while also exhibiting shorter runtimes.Yayın Addressing delays in construction projects in Somalia : mitigation of contributing factors(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-07) Hassan, Abdelrahman Ahmed; Akşar, Bora; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İnşaat Mühendisliği Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Civil EngineeringDelays are a common issue in construction projects, characterized by the late completion of work compared to the planned or contract schedule. Identifying the causes of delays is crucial for minimizing them. This study aimed to identify the factors causing delays, the effects of delays, and the mitigation strategies for construction projects in Somalia. Data were collected through a questionnaire survey involving 50 respondents from Grade (A) contractor companies in Somalia. The survey identified 32 factors contributing to delays, 37 effects of delays, and 27 mitigation strategies. Data analysis was conducted using the Statistical Package for the Social Sciences (SPSS) software with descriptive statistical methods. The study found that delays in construction projects in Somalia were caused by consultant factors, material factors, client factors, equipment factors, labor factors, and contractor factors. The effects of these delays included cost overruns, legal disputes, time overruns, lost profit, and project abandonment. Most respondents agreed on several significant mitigation strategies: ensuring resource availability, having competent personnel, appointing a competent project manager, and making accurate initial cost and time estimates. The study concludes that the best way to mitigate delays is to proactively address these factors. Implementing strategies such as employing a competent Project manager and making accurate cost and time estimates can significantly reduce delays in construction projects.Yayın Image super resolution using deep learning techniques(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-09-02) El Ballouti, Salah Eddine; Eskil, Mustafa Taner; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Computer EngineeringImage SR using Deep Learning Techniques has become a critical area of research, with significant progress in improving image quality and detail. This thesis examines and contrasts eight advanced deep learning-based SR methods: CARN, EDSR, ESPCN, RCAN, RDN, SRCNN, SRGAN, and VDSR, using the DIV2K dataset. The evaluation covers multiple aspects to offer a thorough understanding of each method's effectiveness, efficiency, and structure. Performance measurements such as PSNR and SSIM are utilized for evaluating the fidelity of super-resolved images. Computational efficiency is evaluated based on inference time and memory requirements. Training time is analyzed, taking into account the speed of convergence for training on the DIV2K dataset. Model complexity is examined, exploring architectural details such as network depth, and the integration of specialized elements like residual blocks and attention mechanisms. Additionally, the thesis explains in a clear and detailed manner the trade-offs between performance and complexity, discussing whether more complex architectures deliver significantly better results compared to simpler models and whether the computational cost justifies the improvements. Finally, a qualitative comparison is conducted to emphasize the strengths and weaknesses of each technique. Through this comprehensive analysis, this thesis offers insights into the field of deep learning-based image SR, assisting researchers and practitioners in choosing the most appropriate method for various applications.Yayın Türkiye’de dijital platformlar ve TRT Tabii : kamu yayıncılığı ve dijitalleşme(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-08-26) Gül, Sena; Yılmaz, Burak; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Sinema ve Televizyon Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Cinema and TelevisionSon yıllarda Türkiye, dijital platformların yükselişiyle büyük bir dönüşüm geçirmektedir. İnternetin yaygınlaşması, hızlı teknolojik gelişmeler ve değişen tüketici alışkanlıkları, Türk medya sektörünü derinden etkileyerek dijital platformların ortaya çıkmasını ve gelişmesini hızlandırmıştır. İnternet erişiminin yaygınlaşmasıyla birlikte, Türk tüketicileri televizyon ve radyo gibi geleneksel medya kanallarının yanı sıra çevrimiçi içeriklere erişim imkanına kavuşmuştur. Bu dönemde, video paylaşım platformları ve çevrimiçi dizi izleme siteleri popülerlik kazanmaya başlamıştır. Türkiye'deki dijital platformlar arasında yerel yapımların ortaya çıkması bu dijital platformların gelişmesini hızlandırmıştır. Uygulama tabanlı video hizmetleri, yerel film ve dizi yapımcılarının dijital platformlarda içerik üretmeye başlamasıyla birlikte daha da hız kazanmıştır. Bu platformlar, Türk izleyicilere özgün ve yerel içerikler sunarak kendi izleyici kitlesini oluşturmaya başlamıştır. Türkiye'de dijital platformların gelişiminde uluslararası dijital platformların rolü büyük olmuştur. Netflix, Amazon Prime Video, Disney Plus gibi küresel dijital platformlar, Türk pazarında da etkinlik göstererek yerel rekabeti arttırdığı görülmektedir. Dijital platformların, Türkiye'de medya sektörünün içerik üretim dinamiklerini değiştirmeye devam edeceği öngörülmektedir. Dijital platformların yükselişi, Türk izleyicilerin medya tüketim alışkanlıklarını da etkilemektedir. İzleyiciler, istedikleri içeriğe her an erişebilme ve kişiselleştirilmiş deneyimler yaşama avantajlarından dolayı dijital platformlara yönelmeye başlamıştır. Türkiye'de dijital platformların ortaya çıkması ve gelişmesi, medya sektöründe köklü bir değişimi beraberinde getirmiştir. İnternetin gücüyle birleşen bu platformlar, izleyici kitlesini genişletirken aynı zamanda içerik üreticilerine yeni fırsatlar sunmuştur. Türk medya sektörünün, dijitalleşme sürecindeki bu dinamik değişimle beraber geleceğe hazırlanması beklenmektedir. Dijitalleşmeyle birlikte, dünya genelinde kamu yayıncılığı yapan dijital platformlar, kültürel etkileşim ve ulusal kimlik konularında benzersiz stratejiler geliştirmektedir. İngiltere, Avustralya, Japonya ve Fransa gibi ülkeler kamu yayıncılığını dijital platformlara taşıyarak yayıncılıklarını genişletmiştir. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT), dijitalleşme çağına uyum sağlayarak kendi dijital platformunu oluşturmuştur. TRT Tabii’nin, geleneksel medyanın yanı sıra dijital ortamda da izleyicilere ulaşmayı hedefleyerek Türkiye'deki dijitalleşme sürecine kamusal bir boyut katması beklenmektedir. Bundan yola çıkarak, bu çalışmada Türkiye’deki dijital platformlar ve bunların arasında TRT Tabii’nin konumunun analiz edilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca çalışmada, TRT Tabii dijital platformunun İngiltere, Avustralya, Japonya ve Fransa gibi ülkelerin kamu yayıncılığı yapan kuruluşlarının dijital platformları arasındaki konumunu literatür tarama yöntemiyle ortaya çıkarmayı amaçlanmaktadır.Yayın Üniversite öğrencilerinin öz-şefkatleri ve bozulmuş yeme davranışları arasındaki ilişkide öz-eleştirel ruminasyonun aracı rolü(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-25) Zomp, Duygu; Akçinar Yayla, Berna; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical PsychologyBu çalışmada beliren yetişkinlik dönemindeki üniversite öğrencilerinin öz-şefkatleri, öz-eleştirel ruminasyonları ve bozulmuş yeme davranışları arasındaki ilişkiler incelenmiş olup öz-eleştirel ruminasyonun öz-şefkat ile bozulmuş yeme davranışları arasındaki aracı rolü de değerlendirilmiştir. Araştırmanın örneklemi, 18-25 yaş arası 46 farklı şehirde yaşayan, 95 farklı bölümde aktif öğrenim hayatı devam eden 498 üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Katılımcılara sırayla Bilgilendirilmiş Onam Formu, Sosyodemografik Bilgi Formu, Yeme Bozukluğu Değerlendirme Ölçeği, Öz-Eleştirel Ruminasyon Ölçeği, Öz-Duyarlık Ölçeği uygulanmıştır. Kadınların yeme bozukluğu ve öz-eleştirel ruminasyon puanlarının erkeklerden istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kilolarından memnun olmayan katılımcıların yeme bozukluğu ve öz-eleştirel ruminasyon puanlarının, kilolarından memnun olan katılımcılara göre daha yüksek, öz-şefkat puanlarının ise anlamlı derecede daha düşük olduğu bulunmuştur. Ayrıca, kronik rahatsızlığı olan katılımcıların yeme bozukluğu ve öz-eleştirel ruminasyon puanlarının, rahatsızlığı olmayanlara kıyasla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kilo alma/verme amacı güzel/fit görünmek olan bireylerin yeme bozukluğu ve özeleştirel ruminasyon puanlarının kilo alma/verme amacı sağlıklı yaşamak olan gruptaki bireylerden istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek olduğu, öz-şefkat puanlarının ise düşük olduğu görülmüştür. Tek yönlü varyans analizi sonuçlarına göre, beden kitle indeksi (BKİ) gruplarına (zayıf, normal kilolu, fazla kilolu, obez) göre yeme bozukluğu puanları anlamlı şekilde farklılık göstermiştir. Zayıf bireylerin yeme bozukluğu puanlarının istatistiksel olarak anlamlı şekilde diğer gruplara kıyasla düşük olduğu, obez bireylerin ise istatistiksel olarak anlamlı şekilde diğer gruplara kıyasla yeme bozukluğu puanlarının yüksek olduğu bulgulanmıştır. Araştırma bulgularına göre, öz-şefkatin bozulmuş yeme davranışları ve öz-eleştirel ruminasyonu anlamlı şekilde negatif yönde, özeleştirel ruminasyonun ise bozulmuş yeme davranışlarını pozitif yönde yordadığı görülmüştür. Hiyerarşik çoklu regresyon analizi sonuçlarına göre, özeleştirel ruminasyonun, kontrol değişkenleri (kilo memnuniyeti, yeme bozukluğu dışında psikiyatrik tanı, kronik rahatsızlık, cinsiyet) ve öz-şefkat değişkeninin ötesinde, yeme davranışında bozulma üzerinde anlamlı bir yordayıcı olduğu bulunmuştur. Ayrıca, basit bir aracılık modeli incelenmiş ve öz-şefkat ile bozulmuş yeme davranışları arasındaki ilişkide öz-eleştirel ruminasyonun aracılık rolü olduğu tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgular literatürle karşılaştırılarak tartışılmış ve çalışmanın alana sağladığı katkılar ile sınırlılıkları ele alınmıştır.Yayın Üniversite öğrencilerinde algılanan ebeveynlik tutumları ve psikolojik belirtiler arasındaki ilişkide öz-şefkatin aracı rolü(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-06-25) Sürücü Kulak, Ayşe; Akçinar Yayla, Berna; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical PsychologyBu çalışmanın amacı üniversite öğrencilerinin algılanan ebeveyn tutumları ve psikolojik belirtiler arasındaki ilişkide öz-şefkatin aracı etkisini incelemektir. Algılanan ebeveyn tutumları, anne duygusal sıcaklık, baba duygusal sıcaklık, anne reddedicilik, baba reddedicilik, anne aşırı koruyuculuk ve baba aşırı koruyuculuk alt ölçeklerini içermektedir Araştırmaya 137 kadın 54 erkek olmak üzere toplamda 191 üniversite öğrencisi katılmıştır. Araştırma değişkenlerini ölçmek amacıyla kullanılan ölçekleri sırasıyla Demografik Bilgi Formu, Kısaltılmış Algılanan Ebeveyn Tutumları-Çocuk Formu, Öz-duyarlık Ölçeği ve Kısa Semptom Envanteri oluşturmaktadır. Araştırma verileri çevrimiçi ortamda toplanmıştır. Verilerin analizi IBM SPSS Statistics 27 programında yapılmıştır. Araştırma sonuçlarını görmek amacıyla Pearson korelasyon analizi, güvenirlik analizi, Tek Yönlü ANOVA, Bağımsız Gruplar T-Testi, Hiyerarşik Regresyon ve PROCESS ile Aracılık Etkisi analizi yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre cinsiyetin algılanan ebeveynlik tutumlarında, öz-şefkain bazı alt ölçeklerinde ve psikolojik belirtilerin bazı alt ölçekleri üzerinde anlamlı etkisi olduğu bulunmuştur. Ebeveyn eğitim durumunun da algılanan ebeveyn tutumları ve özyargılama üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu bulunmuştur. Aracılık etkisi analizleri algılanan ebeveyn tutumlarının 6 alt boyutu için de ayrı ayrı yapılmıştır. Bulgulara göre öz-şefkat algılanan anne duygusal sıcaklığı, baba duygusal sıcaklığı, baba reddediciliği, anne aşırı koruyuculuğu, baba aşırı koruyuculuğu ve psikolojik belirtiler arasındaki ilişkide tam aracılık etkisi olduğu bulunmuştur. Algılanan anne reddediciliği ve psikolojik belirtiler arasındaki ilişkide ise öz-şefkatin kısmi aracılık etkisi olduğu bulunmuştur.Yayın Türkiyede'ki sanat müzelerinin çevrimiçi çalışmalarının topluma erişebilirlik üzerinden değerlendirilmesi(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-07-03) Alemdar Çatalbaş, Sibel; Avcı Tuğal, Sibel; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Sanat Bilimi Doktora Programı; Işık University, School of Graduate Studies, PhD Program in Art ScienceMüzeler, kültürel mirasın korunması, erişimi ve sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla önemli kültürel kurumlar olarak kabul edilmektedir. Sanat müzelerinde erişilebilirlik, herkesin sanat eserlerine eşit erişim sağlayabilmesi, farklı kültürel, fiziksel ve zihinsel ihtiyaçlara sahip bireylerin müze deneyiminden tam anlamıyla faydalanabilmesi anlamına gelir. Çevrimiçi eğitim yöntemleri, müzelerin global izleyicilere ulaşmasını sağlayarak coğrafi ve sosyal engelleri aşar ve sanatın daha geniş kitlelere erişimini mümkün kılar. Müzelerin erişilebilir olması, engelli bireyler için uygun düzenlemeler yapmasını, çeşitli dillerde bilgi sunmasını ve farklı toplulukların temsil edilmesini içerir. Bu bağlamda, sanat müzelerinin erişilebilirlik ilkesini benimsemesi, sanatın ve kültürel mirasın daha demokratik ve adil bir şekilde paylaşılmasını sağlar. Çevrimiçi teknolojiler, fiziksel olarak müzeleri ziyaret edemeyen veya dezavantajlı grupların erişimini sağlayarak sanatla olumlu bir bağ oluşturur. Çevrimiçi eğitim uygulamaları, pandemi gibi zorlayıcı dönemlerde sanat ve kültürle etkileşimi sürdürerek toplumun ruhsal ve entelektüel gelişimine katkıda bulunmuştur. Artan eğitim seviyesiyle müze ziyaretlerinin artması, toplumun genelinin müzelere ulaşımında sınırlamalar olabileceğini düşündürmektedir. Ancak çevrimiçi eğitim uygulamaları, interaktif öğrenme deneyimleri sunarak müzelerin eğitim ve bilgi merkezleri haline gelmesini sağlar. Çevrimiçi teknolojiler, fiziksel olarak müzeleri ziyaret edemeyen veya dezavantajlı grupların erişimini sağlayarak sanatla olumlu bir bağ oluşturur. Teknolojik yöntemler ve çevrimiçi erişim uygulamaları, müzelerin entelektüel erişimi genişletme, toplumun eğitimine katkıda bulunma ve estetik deneyimleri demokratikleştirme yönündeki potansiyelini artırmıştır. Çevrimiçi teknolojiler, fiziksel olarak müzeleri ziyaret edemeyen veya dezavantajlı grupların erişimini sağlayarak sanatla olumlu bir bağ oluşturur. Bu çalışmanın amacı, Türkiye'deki sanat müzelerinin çevrimiçi faaliyetlerinin toplumun entelektüel erişimini nasıl etkilediğini ve bu alandaki uygulamaların nasıl geliştirilebileceğini anlamaktır. Çalışma ile sanat müzelerinin çeşitli sosyal gruplardan bireylerin entelektüel erişimini sağlamaya yönelik çalışmalarını değerlendirmek ve müzelerin çevrimiçi uygulamalarının topluma ulaşabilirliği üzerindeki etkisini belirlemek hedeflenmiştir. Türkiye'deki sanat müzelerinin tüm kitlelere etkin bir şekilde ulaşabilmesi için gerçekleştirdikleri çevrimiçi uygulamaların incelenmesine yönelik araştırmalar yapılmıştır. Tezin örneklemi, Türkiye'de çağdaş sanat sergileri düzenleyen, eğitim etkinlikleri gerçekleştiren, çevrimiçi ortamlarda varlık gösteren ve eğitim ile iletişim bölümlerine sahip sanat müzeleri ve sanat merkezlerini içermektedir. Bu kapsamda araştırmanın örnekleminde Pera Müzesi, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul Modern Sanat Müzesi, Odunpazarı Modern Müze ve müze niteliğinde faaliyet gösteren ARTER (Kültür ve Sanat Merkezi) yer almaktadır. Araştırmada öncelikle literatür taraması ve vaka incelemeleri yapılmıştır. Daha sonra bu müzelerin toplumla bağlarını neden güçlendirmek istediği ve bu amaçla hangi çalışmaların yapıldığı ve planlandığı hakkında bilgi edinmek için belirlenen sanat müzeleri yetkilileri ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bunlara ek olarak, çevrimiçi müze etkinliklerini deneyimlemiş izleyicilerin görüşleri hakkında veri toplamak amacıyla anket çalışması uygulanmıştır. Bu yöntemlerle, çalışmanın derinlemesine bir anlayış sağlayan nitel verileri ve geniş bir katılımcı kitlesinden istatistiksel analizler yapmaya olanak tanıyan nicel verileri bir araya getirilmiştir. Araştırmanın bulguları, çevrimiçi müze çalışmalarının geniş kitlelere ulaşmada ve entelektüel erişimi artırmada önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Özellikle Instagram'ın en etkili platform olduğu, diğer sosyal medya platformlarında ise daha düşük etkileşimlerin gözlendiği belirlenmiştir. Araştırma sonucunda izleyicilerin çevrimiçi gezinti memnuniyetinde cinsiyet, yaş eğitim seviyesi gibi demografik özelliklerine göre farklılıklar bulunmuştur. Örneğin kadınlar sanat müzelerinin çevrimiçi etkinliklerine daha olumlu yaklaşırken, 45-65 yaşlar arasındaki kullanıcıların çevrimiçi gezinti memnuniyeti daha düşük bulunmuştur. Bununla birlikte yüksekokul/üniversite mezunu katılımcıların çevrimiçi gezinti memnuniyeti ve sanat müzelerine çevrimiçi olarak erişim kolaylığının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Müzelerdeki çevrimiçi uygulamaların geliştirilebilmesi için çevrimiçi etkinliklerin duyurularının daha etkili yapılması, etkileşimli içeriklerin artırılması ve erişilebilirlik uygulamalarının geliştirilmesi; Ayrıca, farklı yaş grupları ve cinsiyetler arasında memnuniyet farklılıkları gözlendiğinden, 45-65 yaşlar arasındaki kullanıcılar için müzelerin daha erişilebilir ve kullanıcı dostu çevrimiçi platformlar tasarlanmaları gerektiği tespit edilmiştir.Yayın The impact of entrepreneurship education on Generation Z(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-02-05) Haider, Areesha; Teker, Dilek; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yöneticiler İçin MBA; Işık University, School of Graduate Studies, Executive MBAThis thesis is based on measuring the effectiveness of entrepreneurship education on Generation Z. Measurements are made underlining the extent to which entrepreneurship education supports young individuals to form a positive attitude and behavior to start their own ventures, and the contribution of this education to young people's development of creativity and innovative skills in their career life is discussed. For this purpose, qualitative and quantitative analyses were applied using primary and secondary data collection methods. A sample of 201 people was surveyed. The purpose of this analysis is to determine how much Generation Z's thinking is influenced by entrepreneurship education. It examines how learning, personal development, materialistic goals and entrepreneurial aspirations interact. The research questionnaire was carefully and sensitively constructed to capture people's diverse perspectives. In order to measure the reliability and validity of the questions different statistical tests were performed including Descriptive Statistical analysis, Multiple Regression Analysis and Correlations analysis. The research survey is carefully and precisely constructed to capture the various viewpoints of people. The survey's findings showed that respondents' average scores on a wide range of questionnaire items were constantly high. This suggests that entrepreneurship education has a big impact on Generation Z's thinking. The dependability of the study questionnaire also confirmed reliable assessments of the underlying construct. The analysis's findings showed that entrepreneurship and a number of other parameters have positive relationships. These results contribute to a better comprehension of the relationship between entrepreneurship and education.Yayın Mobil ev uygulamaları ve afet sonrası geçici barınma potansiyelleri(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024-05-30) Birer, Emre; Özsoy, Fatma Ahsen; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İç Mimarlık Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Interior Architectureİnsanların temel ihtiyaçlarından biri barınmadır ve barınmaya ilişkin yeni çözümler üretilmektedir. Öncelikle Amerika ve Avustralya'da ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan küçük ev akımı bu çözümlerden biridir. Küçük ev akımı çoğunlukla sürdürülebilir, erişilebilir ve konforlu bir yaşam tarzını benimseyen kişiler tarafından tercih edilmektedir. Küçük evlerin bir çeşiti olan, mobil evler, taşınabilen ve modüler yapıya sahip konutlardır ve çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Bu amaçlar arasında tatil evi, konuk evi, seyahat edenler için konaklama, afet sonrası barınma ve hatta kalıcı konut olarak kullanımı bulunmaktadır. Mobil evler, genellikle bir römork veya şase üzerine yerleştirilmiş olup, taşınabilirliklerini artırmak için küçük boyutlarda tasarlanmaktadır. Her ülkede görülen doğal afetler toplumlara, devletlere ve afetleri yaşayan insanlara birçok fizyolojik ve psikolojik hasar vermektedir. Afet sonrası oluşan bir dizi ihtiyacın başında barınma konusu gelmektedir. Özellikle barınma alanındaki ihtiyaçlara devletler ve kuruluşlar hızla çözüm bulmaya çalışmaktadırlar. Bu tez de afet durumlarına hızlı ve etkili bir şekilde müdahale edebilmek amacıyla mobil ev uygulamalarının ve geçici barınma potansiyellerinin değerlendirilmesini konu almaktadır. Afet sonrası acil barınma ihtiyaçlarına yönelik çözümleri inceleyerek, iç mekân donanımlarına sahip, sürdürülebilir, dayanıklı, modüler ve erişilebilir mobil ev tasarımlarını analiz etmektedir. İlk olarak, mobil ev uygulamalarının avantajlarına ve dezavantajlarına bakıldı. Bu uygulamaların mobilite, enerji verimliliği (sürdürülebilirliği) ve erişilebilirliği incelendi. Ardından, afet durumlarında acil barınma ihtiyacını karşılamak üzere tasarlanan geçici barınma çözümleri ele alındı. Bu kapsamda, taşınabilir barınma birimleri, konteyner evler ve benzeri uygulamaların avantajları ve sınırlamaları değerlendirildi. Tez de farklı mobil ev tasarımlarının afet durumlarında nasıl kullanılabileceğini ve bu evlerin geçici barınma potansiyellerini araştırarak, tartışılmaktadır. Ayrıca, bu tasarımların toplumların ihtiyaçlarına uygunluğunu ve afet sonrası hızlı müdahale için ne kadar etkili olduklarını belirlemeye yönelik bir çalışma sunmaktadır. Sonuç olarak, afet durumlarında hızlı ve etkili bir barınma çözümü sağlamak üzere mobil ev uygulamalarının ve geçici barınma potansiyellerinin sistematik bir şekilde incelenmesini amaçlamaktadır.Yayın 1980’lerden günümüze Türkiye’de sponsorluğun çağdaş sanata ve sanat kurumlarına etkisi(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-05-15) Şanko, Lucia; Erbay, Fethiye; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Sanat Bilimi Doktora ProgramıSanat sponsorluğu, 1980 yılı sonrası Türkiye’de uygulanan neoliberal politikalar çerçevesinde kültür ve sanat alanında köklü bir dönüşüm yaratmıştır. Serbest girişimciliği arttırmayı amaçlayan politik yaklaşım sanat alanında özelleştirilmelerin artmasına neden olmuştur. Özel sektör sponsorlarının artan etkisi, sanatın finansal sürdürülebilirliği açısından önemli olmakla birlikte, sanatsal üretimin bağımsızlığını ve özgünlüğünü tehdit eden unsurlar da barındırmaktadır. Bu çalışmada, sanat sponsorluğunun temel dinamikleri incelenerek, özel sektör destekli sanat projelerinin yönetim süreçleri, ekonomik ve politik güç ilişkileri ile sponsor ve sanat aktörleri arasındaki sanatsal vizyon farklılıkları analiz edilmiştir. Bulgular, sanat sponsorluğunun sadece kültürel değerleri destekleyen bir mekanizma olmaktan çıkıp, ekonomik ve stratejik hedeflere hizmet eden bir araç haline geldiğini göstermektedir. Sponsorluğun yönetim süreçleri incelendiğinde, sanat projelerinin çoğunlukla pazarlama, halkla ilişkiler ve kurumsal iletişim bölümleri tarafından yönlendirildiği görülmektedir. Bu durum, sanatın özgün yapısını ve sanatsal değerlerini korumada eksiklikler yaratmaktadır. Sanat sponsorluğunun, sanatsal içeriğin ticari kaygılar doğrultusunda şekillendirilmesine yol açtığı tespit edilmiştir. Sanat sponsorluğunun güç dengeleriyle olan ilişkisi de önemli bir bulgu olarak öne çıkmaktadır. Sponsorların sanatsal projelere doğrudan veya dolaylı müdahaleleri, sanatçıların özgür üretim süreçlerini kısıtlamakta ve bazı durumlarda sansüre yol açmaktadır. Özellikle büyük şirketlerin sponsor oldukları sanat etkinliklerinde içerik kontrolü sağladıkları ve sanatsal eleştirileri sınırladıkları gözlemlenmiştir. Görüşmeler, sanat ortamındaki ekonomik bağımlılığın, sanatçılar ve sanat kurumları için yaratıcı özgürlüğü kısıtlayan bir unsur olarak öne çıktığını doğrulamaktadır. Sanata yaklaşım benzerliği konusu önemli bir değerlendirme alanı olmuştur. Araştırma, sponsorlar ile sanatçılar arasındaki sanatsal vizyon farklılıklarının göz ardı edildiğini, sponsorların sanatsal değerlerden çok marka imajına ve ticari kazanımlara odaklandığını göstermektedir. Bu durum, sanat sponsorluğunun temel amacının sanatı desteklemekten uzaklaşarak, şirketlerin marka değeri yaratma stratejilerinin bir parçası haline geldiğini ortaya koymaktadır. Sanat sponsorluğunun yalnızca hamilik ve destek sağlama mekanizması olmaktan çıkıp yatırım yaratma amacı taşıdığı tespit edilmiştir. Büyük şirketler, sanat etkinliklerine sponsor olarak hem sanatsal projelere katkı sağlamakta hem de kendi kurumsal prestijlerini artırarak ekonomik avantaj elde etmektedirler. Sanatın piyasalaşmasını hızlandıran bu durum, sanatın bağımsız bir üretim alanı olarak değil, ticari bir strateji unsuru olarak ele alınmasına yol açmaktadır. Araştırma, sanat sponsorluğunun etik, finansal ve yönetişimsel boyutlarında önemli sorunlar barındırdığını ortaya koymaktadır. Türkiye’de sanatın sürdürülebilirliği için sponsorluğun yalnızca pazarlama bölümleri tarafından yürütülmesi yerine, sanatsal projelere odaklanmış uzman ekipler tarafından yönetilmesi gerekmektedir. Sponsor desteklerinin sanatsal içeriklere müdahale etmeyecek şekilde düzenlenmesi, sanatçıların yaratıcı özgürlüğünü koruyacak etik kuralların oluşturulması ve sanat projelerinin ekonomik kaygılardan arındırılarak uzun vadeli bir vizyonla desteklenmesi, sanat sponsorluğu süreçlerinin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlayacaktır.