Obsesif kompulsif belirtiler, belirsizliğe tahammülsüzlük ve kaygı arasındaki ilişki: Covid-19 sürecine özgü bir çalışma
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2022-06-16
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Işık Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 United States
Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 United States
Özet
Amaç: Bu çalışmanın amacı, Covid-19 pandemi sürecindeki bireylerde obsesif kompulsif belirti, belirsizliğe tahammülsüzlük ve durumluk kaygı düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Yöntem: Çalışmada 233’ü (%70.2) kadın ve 99’u (%29.8) erkek olmak üzere toplam 332 yetişkin katılımcıya internet üzerinden ulaşılmış olup yaş ortalaması 32.11±10.89 yıldır. Tüm katılımcılara sırasıyla Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu, Padua Envanteri-Washington Eyalet Üniversitesi Revizyonu (PE-WEÜR), Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği Kısa Formu (BTÖ-12) ve Durumluk Kaygı Ölçeği (DKÖ) uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmada katılımcılar DKÖ toplam puanı bakımından karşılaştırıldığında, bekar, yalnız yaşayan, toplu taşıma kullanan, evinde Covid-19 risk grubundan bireyler ile yaşayan, ekonomik düzeyi düşük katılımcıların kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Yapılan basit doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre BTÖ-12 alt boyutlarından hem ileriye yönelik kaygının hem de engelleyici kaygının kaygı düzeyini yordadığı görülmüştür. Yapılan çoklu regresyon analiz sonuçlarına göre ise birlikte ele alındıklarında belirsizliğe tahammülsüzlük kaygıyı yordarken obsesif kompulsif belirtilerin kaygıyı yordamadığı saptanmıştır. Sonuçlar: Çalışmanın bulgularından yola çıkarak belirsizliğe tahammülsüzlük düzeylerinin obsesif kompulsif belirti düzeylerini yordayıcı bir etken olduğu gözlenmektedir. Pandemi sürecinin belirsizlik içeren doğası düşünüldüğünde, belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi yüksek olan bireylerin bu dönemde kaygı düzeylerinin de yüksek olması beklenen şekilde doğrulanmıştır.
Objective: The aim of this study was to examine the relationship between obsessive compulsive symptoms, intolerance of uncertainty and anxiety during the Covid-19 pandemic. Method: In this study, a total of 332 adult participants, with 233 (70.2%) females and 99 (29.8%) males, were reached via the internet and the mean age was 32.11±10.89 years. A Sociodemographic and Other Information Form, the Padua Inventory-Washington State University Revision (PE-WEÜR), the Intolerance of Uncertainty Scale Short Form (IUS-12) and the State Anxiety Inventory (STAI-I), respectively, were applied to all participants. Results: In the study, when the participants were compared in terms of STAI-I total scores, it was observed that the anxiety levels of the participants, who were single, living alone, using public transportation, living at home with individuals from Covid- 19 risk groups and having low economic income were higher. The simple linear regression analysis showed that both of the sub-dimensions of IUS-12, the prospective anxiety and the inhibitory anxiety, predicted the anxiety level. The multiple regression analysis showed that intolerance to uncertainty predicted anxiety when taken together, while obsessive compulsive symptoms did not. Conclusion: Based on the findings of the study, it was observed that the individuals’ level of intolerance of uncertainty was a predictive factor for obsessive-compulsive symptom levels. Considering the uncertain nature of the pandemic process, it was confirmed, as expected, that individuals with high level of intolerance to uncertainty also had high levels of anxiety during this period.
Objective: The aim of this study was to examine the relationship between obsessive compulsive symptoms, intolerance of uncertainty and anxiety during the Covid-19 pandemic. Method: In this study, a total of 332 adult participants, with 233 (70.2%) females and 99 (29.8%) males, were reached via the internet and the mean age was 32.11±10.89 years. A Sociodemographic and Other Information Form, the Padua Inventory-Washington State University Revision (PE-WEÜR), the Intolerance of Uncertainty Scale Short Form (IUS-12) and the State Anxiety Inventory (STAI-I), respectively, were applied to all participants. Results: In the study, when the participants were compared in terms of STAI-I total scores, it was observed that the anxiety levels of the participants, who were single, living alone, using public transportation, living at home with individuals from Covid- 19 risk groups and having low economic income were higher. The simple linear regression analysis showed that both of the sub-dimensions of IUS-12, the prospective anxiety and the inhibitory anxiety, predicted the anxiety level. The multiple regression analysis showed that intolerance to uncertainty predicted anxiety when taken together, while obsessive compulsive symptoms did not. Conclusion: Based on the findings of the study, it was observed that the individuals’ level of intolerance of uncertainty was a predictive factor for obsessive-compulsive symptom levels. Considering the uncertain nature of the pandemic process, it was confirmed, as expected, that individuals with high level of intolerance to uncertainty also had high levels of anxiety during this period.
Açıklama
Text in Turkish ; Abstract: Turkish and English
Includes bibliographical references (leaves 53-59)
xi, 71 leaves
Includes bibliographical references (leaves 53-59)
xi, 71 leaves
Anahtar Kelimeler
Covid-19, Pandemi, Obsesif kompulsif belirtiler, Belirsizliğe tahammülsüzlük, Kaygı, Pandemic, Obsessive compulsive symptoms, Intolerance of uncertainty, Anxiety
Kaynak
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
Sayı
Künye
İskenderoğlu, İ. (2022). Obsesif kompulsif belirtiler, belirsizliğe tahammülsüzlük ve kaygı arasındaki ilişki: Covid-19 sürecine özgü bir çalışma. İstanbul: Işık Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.